15 Temmuz 2015 Çarşamba

SANAL BİR DİN UYDURDULAR ACILARIN ÇOCUKLARI

Eskiden şov dünyasının, insanların duygularını acite etmek için icad ettiği; acıların "küçük" çocukları dönemini yaşamıştık, uzunca bir dönem. Küçük Emrah, Küçük İbo, Küçük Bergen ve diğerleri. 

Müzik ve film sektöründe bayatlamış bir tarz olmasından, terkedilmiş gibi gözükse de son yıllarda oluşan "din piyasası" acıklı şovlarla "cirosunu" artırmaya devam ediyor.

Din "sektöründe" iki kişiliği anlamaya yetmiyor melekem:

Biri Adnan Hoca, diğeri de fon müziği üzerine acıklı ses tonuyla din satan, kadrolu medya hocaları.

Birincisini ben bilmem, ikincisi asıl konum olacak: Bilim dilinin esamesi okunmayanlar. Bir tılsımlı fon, üzerine Medine fukarası tadında acıklı bir ses, hatmedilmiş ya Siyer ya Meal. Sadece şuursuz bir tabi oluşu, taklit edişi sakız gibi empoze ediyor.


Karşılığında gelsin yüzbinlerce lira, şan, şöhret: Düpedüz şov sanatı.

Babadan oğula geçen televizyon hocalığı herhalde sadece bizde olur.

Belediyede memurken, Peygamber Efendimiz'in hayatını yani Siyer-i Nebi'yi sermaye yapıp acıklı hocalığa terfi etmek de sadece bizde.

Öyle bir muhitte geçti ki yıllarım, bu saydıklarımın çoğunu üreten yer oldu, komşularımdı pek çoğu. Dolayısıyla statü değişim süreçlerini gözleme şansım oldu pek çoğunun. 

Gözyaşı geceleri diye şeyler icad edip prodüksiyon holdinglerine dönüşenlerden, dernek ve vakıf kolonileri kuranlara, ekranlardan Peygamber Efendimiz'in tevazusu ile kitleleri ağlaştırırken özel şoförlü lüks arabalardan inmez hale dönenlere kadar; epeyce bir ibretlik hayat üzerinde ampirik notlar düştüm. İçlerinde belediye başkanlarına danışman olanlar bile var. Herhalde imar konuları üzerine mülahazalarda bulunacak, hazretler.

Ramazan döneminin piyasası var. Biraz daha gayretle, eski parayla; trilyona doğru gidiyor sahur ve iftar hocalıklarının vizitesi.


Yaptıklarını aç ve fakir bir mahallede döner ustası olmaya benzetiyorum. Camekânın önünde, elde döner bıçağı; bir sürü atraksiyon. Pirim yapan, rating kazandıran, temcit pilavı gibi dön dolaş aynı hareketleri tekrarlamaktan ibaret, göstermelik bir şov. Kokutuyorlar, gösteriyorlar, ağızlarının suyunu akıtıyorlar insanların ama dirhem vermiyorlar, veremiyorlar, bir sürü vebale giriyorlar. İnsanlara fiili bir fayda yok; uzatıp da kimseye bir çeyrek ekmek verip karın doymuşlukları yok: Millet aç kardeşim aç! 

Aydınlanmaya, sorgulamaya, bilimi eline alıp sahibini aramaya, varlığının nedenlerini araştırmaya, düşünmeye ve kendi maharetiyle delillendirmeye... açlar. 

Düpedüz ekranda hep aynı cilalı yüzler insanlara "sizin düşünmenize gerek yok, biz sizin yerinize söyleriz; tabi olun, yeter" diyorlar. Bunu yapanların da ekseriyeti, kendi de düşünerek bir ilim damıtmış değil. Onlar da vaktiyle düşünebilenlerin, araya araya bulup ilim deryasında yüzenlerin yadigâr kitaplarından satıp duruyorlar.

"Oku" diye bize denmemiş gibi, onlar insanları din adına uyuşturdukça, başkaları okuyor hayatı. Varlığın varlığını sorgularken ilimde ve fende gelişiyorlar. Bulgularının ardındaki müthiş mühendisliği gördükçe adım adım yaklaşıyorlar gerçek, farkındalıklı inanca. Artıyorsa bundandır, Batı'da Müslüman sayısı. Ekranların din simsarları, içinde ilim ve tahkik olmadan Binbir Gece hikayesi tadında, din üzerinden usları uyuşturmaya devam ededursunlar; araya araya buluyor hakikati elin oğlu. Öyle nüfus cüzdanında hazır bulanlar  gibi de olmuyor, onların din algısı.

Sonra da İslamafobia'dan bahsederiz. Din diye boş bırakılan sinelerin  terörü  dine bağlamalarının sebebini de ekran hocaları kendileriyle bir sınamalılar.

Aklıma dini kazancına, çıkarına sermaye edenlere yapılan mübarek beddua geldi. Umarım geç olmadan islah olup yaptıkları büyük yanlıştan dönerler. Filmin sonunu merakla bekliyorum.

Cem Turan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder