1 Ocak 2010 Cuma

BLOĞUMA BAŞLARKEN: SUNUŞ YAZIM


Yıllardır bölük börçük, orada burada yazdıklarımın nerede başlayıp nerede bittiğini ben dahi hatırlamıyorum. Ancak bu yazılarımı takip eden okurlarım, bir blog sayfası açmam gerektiğini söyleyip durdular. Onların teşvik edici bu eleştirilerine yanıt vermek ve gerçekten de dağınık olan sosyal külliyatımı bir nebze olsun toparlamak amacıyla, şu an karşınızda duran blog sayfasını oluşturdum. Bu süreç nereye varır bilmiyorum ama şimdilik bu amatör blog sayfaları sanırım ihtiyacı karşılayacaktır.

Bu satırlarda daha çok sosyal konulara yer vereceğim. Mesleki ve mühendislik yazışmalarım zaten kendi şevinde akıyor. Yönetim ve bilişime dair bir dolu hesap ve kitabın sosyal dünyaya izdüşümlerini, sıradan bir okur için tatsız tuzsuz gelmesi kaçınılmaz literatürü sümen altı ederek, elden geldiğince akıcı bir üslupta burada bulabileceğinizi umut ediyorum.

Şüphesiz bilgi güçtür ama doğru şekilde işlenmiş ve kontrol altına alınmış bilgi için bu geçerlidir. Aksi durum, tam bir felakete sürükler insanı ve toplumları.

Uzmanlığınız ne olursa olsun, asıl olan; işinizin çıktılarını sosyal dünyaya bağlayabilmeniz, kavuşturabilmenizdir. Uğraşınız toplum yararını gözetmekten uzaksa, siz ütopik, bencil dünyanızın içinde sadece kendinizi oyalar, durursunuz.

Beni on yıllar öncesinden bu yana tanıyan her beşer, bilimin sosyalleşmesi konusundaki iştahımı ve gayretimi en baskın özelliğim olarak teyit edecektir kanısındayım.

Her insan bir değil, şüphesiz. Her biri kendine münhasır özellikler barındırır, sinesinde. Her teknik insan da bir değil şüphesiz. Umumun önyargısının aksine; meslektaşlarımın en azından bir kısmı kendilerini sayılar arasında kaybetmemeyi başarabilmiş hatta mesleki birikimlerinden soyut kavramlara yönelik ciddi atıflar üretebilmişlerdir. Satırlar arasında bunlara güzel örnekleri saklanmış bulacağınıza inanıyorum.

Şüphesiz okumaktır, insanı değerli kılan, sıradanlıktan ayrı tutan. Okumak: bir yazıyı, bir tepedeki ağacı, kaldırım parkeleri arasındaki kuytuluklarda koşuşturan karıncaları, her gün üzerimize yeniden doğan güneşi, diğer insan ve canlıları okumaktır, en kıymetli insani eylem. Ve sonunda yorumlayabilmektir, akıl ve kalp mekanizmasından geçirip, okuduklarını hammadde olarak yeni ürünlerin; fikirlerin üremesi için kullanan bir fabrika gibi çalışabilmektir insana yaraşan. Bu eylem, meziyet bu kadar kıymetli olmasaydı Allah'ın ilk emri hiç "Oku!" olur muydu?

Ömrüm insan denen muammayı, kıyısından ķöşesinden tanımaya çalışmakla geçti. Başaramadığımdan olacak, bu amacıma ulaşmak için kavrayamadığım bir deryayı ancak küçültülmüş bir kopyası üzerinden tanıyabileceğime inandım ve insanın düşünce dünyasını amatörce taklit eden bilgisayar üzerinde karar kıldım. 20 yılı aşan bu bilimle olan haşır neşirliğimi de arkama alıp, yıllar yılı rafta çürüttüğüm kalemimle saygı ile huzurunuzdayım.

Blog sayfama hoş geldiniz. İyi okumalar diliyorum.
Saygı ve esenlik dileklerimle...

Cem TURAN