22 Kasım 2016 Salı

ŞİİR: ÖĞRETMENLE YOLCULUK

Önce hiç cismim yoktu, dünya ölçüsüne gelecek
Kapladığım bir hacim yoktu, alan yoktu; yer edinecek.
Ta ki bir gün milyonlarca hücrenin kıran kırana yarışında
Kim derdi ki ben gibi biri, hepsini geçip birinci gelecek.

Rakiplerimi geçtim üçer beşer, nefes nefese
Sonunda ipi göğüsledim girip bir balonun içine.
Meğer ne zor işmiş yokluktan benliğe adım atmak
Ve annemin sıcaklığına yayıldım; sere serpe.

Tatlı bir sıcak beşikteydim, sallanır sağa sola; tıngır mıngır
Sallandıkça deniz, başım bir o yana bir bu yana yaslanır
Hele bir de dalga vurdu mu ses gelir benden, gluk gluk!
Bir noktadan başlayan yolculuk, işte böyle yol alır.

Dokuz ay kadar, bir balıktan farksızdım; yüzdüm
Olgunlaşan turşu gibi; büyüyüp şişti, elim yüzüm.
Bir plankton misali, varla yok arası noktadan
Oluştu bedenim; kol, ayak, burun ve gözüm.

Astronot gibi bir hortumla bağlamışlar beni
Arada bir sordum: Merkez, orada herşey iyi mi?
Merkez beni duymayıp, annem beni unutunca
Arada bir savurdum büyük balona tekmemi.

Bir can olarak var olmak mı: Hiç kolay deme
Sapasağlam göz açmak dünyaya, tam bir mucize.
Belki milyarda bir ihtimal var, sağlıklı doğmaya
O da gerçekleşince; görecektiniz, herkeste bir neşe.

Bir gün bozdular benim beş yıldızlı konforumu
Su boşalıp gitti, sanki biri kırdı akvaryumu
Ortada kalakaldım, denizden çıkmış balık
Sonunda biri çekti başımdan, eliyle tuttu.

Eyvah dedim yakalandım; bir balık güdüsüyle
Feryat figan, kendimi verdim hüngürtüye.
Telefona sarıldım: Alo merkez, cevap ver!
Meğer telini koparmış çoktan, köftehor ebe.

İmdat dedim gidiyorum, susuz yaşamadım böyle
Salladı tepetaklak bir güzel, hekim alıp eline.
İşte o vakit, olanca kan beynime boşaldı,
Belki pişman oldum, hücre yarışına girdiğime.

Kaçarı yok artık, dönüş yok, başa gelen çekilecek
İyisi mi ağlamayı bırak dedim, bak resim çekilecek.
Zor işmiş nefes almak bile, sanki ciğerim dağlandı
Dünyaya gelmek için ağır bir bedeldi ki ödenecek.

Koydular beni ortaya, sanki Karamürsel sepeti
Teyze, nine doldu ortalık; kocaman balina gibi.
Hah dedim, geldik yerine; bu dünya bir panayır
Karar verdim o vakit, durmaya biraz mesafeli.

Lafı fazla uzatmadan, sabırları pek taşırmadan
Az gidip uz gidip de yolu fazla dolaştırmadan
Göz açıp kapayıncaya dek, ben pek büyüdüm
Boy attım, babamın yeni sakalı bile çıkmadan.

Başta herşey renkliydi, sanki gökyüzündeydim
Büyükler pek tuhaftı, ben başka alemdeydim.
Onlar üstünde dede resimli kağıtları severken
Ben rengarenk balon, oyuncak peşindeydim.

Daha neler yansırdı benim hayal perdeme
Bulutlardan resimler çizerdim, gözlerimle
Çok geçmez; ağzını kapatırdı pamuk tavşan
Rüzgarla kılık değiştirip dönerdi bir kediye.

İyi kötü, dilim döndü kelimeye teker teker
Önce anne baba, sonra dilim söyledi neler.
Biy tıytıy düt itip dallayı yedi kıtıy kıtıy uff
Her söylediğim bizimkilere geldi bal, şeker.

Sağa sola derken bir gün koltuktan tutup
Kalkıverdim ayağa, hop belimi doğrultup.
Görecektiniz; aman bir alkış koptu evde
Sanki ayak basmıştım Ay’a, uçup konup.

Çok sürmedi elbet, herşeye yeter oldum
Bir şey bırakmadım, bazen kırıp bozdum.
İnanki anneciğim bilim aşkı buna sebep
Sonunda bu işe de bir noktayı koydum.

Söyledi babam ninni; uyusun da büyüsün
İçimden geçirdim bazen; şimdi görürsün
Bir de baktım baba geçmiş uyku moduna
Meydan bana kaldı dedim, sen büyüksün.

İlk sanat çalışmamı yaptım evin duvarına
Resim sanki sürrealist, harcadım epey çaba
Hala anlamadığım çığlık: Evladım bu ne!
Galiba kuşak farkı, babam biraz eski kafa.

Cicilerime bir haller oluyor, sürekli çekiyor
Anneme sordum, dediki elbisen küçülüyor.
Yatmadı mantığıma; kıyafet küçülür mü?
Aslında büyüyen benim, annem bilmiyor.

Annemin karnı şişti, babamla birgün geldi
Diyet mi yapmıştı ki birden böylece inceldi?
Babama mimik yaptım: O elinizdeki de ne?
Kardeşin deyince bende ışık geldi gitti.

Ne desem boş, kaçtı birden ağız tadı
Bir ortak ile bölüştük canım saltanatı.
Ne güzeldi,  idim evde tek imparator
Oysa şimdi dama mı düştü ayakkabı?

Yanılmışım, meğer ne güzel şeymiş
Hem bana sevgi hiç de değişmemiş.
Babam öyle dedi, aldı beni kucağına
O da ben gibi, Allah’tan hediyeymiş.

Gün günü kovaladı, ben de peşinden
Üç, dört yaş derken çıkmışım beşten
Bizimkiler tuttu beni, karga tulumba
Girdik bir binaya geçip bir bahçeden.


Anneme sordum neresi, dedi ki okul
Babam önden seslendi, durma sokul.
Görmediğim kadar uzun koridordan
Geçip giderken, akıbetim bir meçhul.

Ve okulun ilk günü, bendenizin dramı
Kalbimi fırlatacak sandığım bir çarpıntı.
Sonuç vermedi, istemem diye diretmem
Kurbanlık gibi çaresizce, dizildik sıralı.

Öğretmen girdi içeri, gözleri çakmak
Anneciğim söyle, iğne mi yapacak?
Birazdan perde gibi yanakları açıldı
Tebessümü oldu, inmeyen bayrak.

O günden beridir şaşarım halime
Babam daha önce getirmedi, niye?
Nasıl da kalmışım senden uzakta
Sayıyorum o zamanı, körlüğüme.

Önce çizgi çubuk ve sonra alfabe
Birden okumayı ben söküverince,
Açıldı sanki bir perde, başladı açlık
Bir daha hiç sönmedi aşkım bilgiye.

Aradan yıllar geçti, göz açıp kapar gibi
Neler yaşadık birlikte, sanki rüya gibi.
O yabancı bakışlar oldu bana kardeş
Sınıf dolusu arkadaş, tıpkı ailem gibi.

Ondan öğrendim ki meğer bireymişim
Küçük bedende atan koca yürekmişim.
Meleklerin secde edip de imrendiği
İnsan denen bambaşka değermişim.

Anladım; öğrenmek değil asıl marifet
Herkes bir şey öğrenir, eğitim keramet.
Dönüp de geriye, görünce tüm geçmişi
Girmişiz bir yola senle, sonu selamet.

Biz bir tohumduk, sen bir güzel bahçe
Ekildik toprağına hayal ve pırıltı cepte.
Öyle sardın ki çıkmamak ne mümkün
Filiz verdik hepimiz, başlar bakar göğe.

Başkaları dur derken, sen uçun dedin
Her acabamızda arkamızda cesarettin.
İnanınca hayaller dönüverdi gerçeğe
Şükran sana, inancına bizi ortak ettin.

Şimdi geliyoruz bak, hepimiz yanyana
Giriyoruz etrafında saygıyla kol kola.
İlk bilgilerimiz ve kalbimizde idealler
Sıradan olmayacağız, sözümüz sana.

Razıydı köleliğe Ömer, bir harf için
Sen sormayı öğrettin; neden, niçin
Hesap edilmez ki işlediğin değerler
Bir ederini bulamadık verdiklerinin.

Eller şimdi havaya, niyet ettik duaya
Biz senden razıyız, olsun Mevla da
Kılsın bizi Fatih, seni de Akşemseddin
Boyunca ardından yürütsün o Hüda!

Ya Rabbi, “Oku!” diye emrettiğin biz
Bize okumayı öğreten öğretmenimiz.
Değil sade yazı ve okumak dünyayı
Sevdiren o, sen de onu sev; kefiliz!

Büyük yüreklerin küçük elleri kalktı göğe
Biz günahsızların duasını tez kabul eyle.
Akıbetini merak eden neyle meşgul, baksın
Allahım, öğretmeye gönül vereni aziz eyle.

İyi görürüz biz, olsak da gözümüzü yumar
Selam olsun kalbimizi gördüren mihmandar.
Buyurulmuş ki ancak dileyene verilir ilim,
Ya Âlim, biz de senden dileriz kıl hissedar.

Hak’tan aldığımızı hakça halkla paylaşacak
Edindiklerimiz bize araç ki amaç seni bulmak
Hiçbir zaman malayaniye bağlanmamayı
Hal ile öğreten anne babamızdan razı ol, Ey Hak!

Hepimiz öğreneniz ve öğreten, başımız dik
Biz senin enginliğinde özgürce şekillendik.
Seni hiç unutmayacağız ve ayrılmayacak
Kenetlenmiş kalplerle bir ömür biriz dedik!

Cem Turan