27 Mart 2014 Perşembe

SANA SÖYLÜYORUM, HANİ YA EŞREFTİN: ENFORMATİK KAOS


Aylardır yaşanmakta olan ve darasını düştükten, yalanını dolanını ayıkladıktan sonra geriye neredeyse hiçbir şey kalmayan ama koskoca bir ülkenin gündemini meşgul eden, itibarını sarsan, sinirlerini geren; üretimden, büyümeden, yatırımdan alıkoyan, iletişimsel ahlakın, edebin, hayanın yerle bir olduğu, insanların üç kuruş dünya menfaati, akarının kesilmemesi için ne denli insanlığından soyutlanabileceğini, seviyesizleşebileceğini gösteren acı tecrübelerle dolu kaotik aylar geçiriyoruz.

Dünya sınavının kolay olduğunu düşünenler varsa, görüp bakmalı, ibretler çıkarmalı bu durumdan. Dosdoğru gibi görünen, gıpta edilen nice kişiliklerin hayatın son virajında yoldan çıkıp tarumar olmayacağını kimse garanti edemez. İnsanlık tarihi; nice veli bilinen zatların yaşamının sonlarında yoldan çıktığına, ya da ömrü haramilikle geçenlerin "artık iflah olmaz" denildiği yerde değme hocaya nal toplatacak manevi makama eriştiği kıssaları ile doludur. Bu yüzden kendisine sırtı yere gelmez ulema muamelesi yapanlar, kendinden önce etrafı düzeltmeye çalışanlar dünya sınavının çetinliğini, içindeki sırlara vakıf oldukça daha da anlamalılar.

Kelam ile amelin, yani söz ile yapılanın arasında bir büyük fark var ise o kişinin üzerinde durmak gerek: Kelamında, dersinde "insanlara hüsnüzan ile yaklaşmanın faziletini" anlatan eğer bunu hayatına tatbik edemiyor, suizana düşerek, hakkında henüz hüküm verilmemiş, hatta savcılık iddiası bile hazır olmayan birisi cinayet şüphesi ile karakola düştüğünde "muhakkak o öldürmüştür" diyor ise vay haline. Yahut inzibatların pazarda kolundan tutup karakola götürdüğü birini yolda görüp, tanık olmamasına rağmen içindeki devasa kibir ve zannı iftiraya çalan nefsiyle "vay yolsuz, hırsız, üç kağıtçı" diyenin hakikatteki halini ve akıbetini size gösterebileceğim bir gözlük sunacak kadar teknoloji gelişmedi henüz.

Her fırsatta söylüyorum: Kültür bilmez teknolojinin internetinin hayatımıza soktuğu, hepimizi beslemeye mecbur hissettiren bu mecralara "sosyal medya" demek kadar abes bir durum olamaz. Sosyal diyebileceğiniz en son adrestir, internet. Tümüyle sanaldır. Sizi asli olan gerçek sosyal yaşamınızdan koparan 140-150 karakter içine tüm ruhunuzu sıkıştıran, mekanikleştiren, yozlaştıran ve en kötüsü bunları size gerçek olarak algılatan, burnunuzun direğini sızlatacak kadar kötü kokan bataklıklara dönüşme potansiyeli olan bir yerdir, internet.

"Yok efendim, olur mu, interneti dileyen kullanır dileyen kullanmaz, öyle zararı yoktur, sosyalleşiyoruz, mesajlaşıyoruz, paylaşıyoruz" diye kendini kandıranlar, bugün istemleri dışında her yerden uçuşup ekranlarına zorla giren, her biri irinden, tiksinti veren leşten farksız, şer eller tarafından hazırlanıp duran imaj parçalarından kendilerini, sinirlerini, moral güçlerini koruyabiliyorlar mı, yoksa bu durumdan hiç şikayetçi değiller, "gergin olmadıklarını" mı halen iddia etmekteler?

Önemli bir sosyo-enformatik tespitte bulunmak istiyorum: Sözde, masumiyet karinelerine saygı var, iddia sahibinin iddialarına zemin delilleri sunma mükellefiyeti var ya... Yeni bir şey keşfetti günümüzün yoz, edepten nasibini almamış insanı: Hukukla bunca uğraşmak yerine, internet denilen , güya "sosyal" bu bataklıkta fareler üretip her an, durmaksızın, çatlarcasına pislemek, pislik üretmek!

Bir resim çiz ve üzerine "Hain gökyüzü, dün yemyeşildi ve bulutlar kırmızı" yaz. İspata, delile ne hacet? Gökyüzü kırılır mı, gücenir mi, rencide olur mu kimin umurunda?

Bir saat sonra bir tane daha patlat: "Kahpe Toros dağları dün yurdunu terk edip Karadeniz'e göçtü, bundan sonra orada kalacakmış!" Yazdığının anlamsızlığını anlayamayacak kadar idraktan, şuurdan uzaklaşıp zombileştirebilirmiş bu sanal pislik ülkesi.

Sonra da bir otorite bu zehre kireç dökse, mikrobu kırmak için "Koşuun komşular, yetişin! Demokrasi elden gidiyooor!" yaygarasını koparıveriyorlar. Öyle ya; bir köyde kuduza rastlanınca karantinaya da almamalı ki çoluk çocuk her yere bulaşsın mikrobu. Doğru, köyde demokrasi var, herkes mikrobunu seçme, kudurup kudurmama özgürlüğüne sahiptir...

Farkında mısınız? Bu sanallık içinde çürümüş, başkalarını da çürütmek için uğraşı veren bu yeni akımdan sonra, dava etme oranları da düştü. Ne gerek var davayla, delille, ispatla uğraşmaya. Senarist edasıyla enformatik kirlilik üret, at denize. Aklı biraz başında balık yemezse de alık yer.

Aklını başına topla ey insan! Sen ki yaratılmışların en eşrefi, üstünü seçildin. Bunun için mi? Söz ile "rızkı veren Allah" deyip bir akarından olacağın endişesi ile şu yaptıkların her şeyden önce Allah'a güvensizlik ve hatta isyan değil mi? Böceğine, kuşuna kadar rızkını düşünen Allah'ın senin rızkını vereceğinden şüphen mi var?

Bugün ben bir saat harcadıysam yazmak için bu yazıya, o benim geri getiremeyeceğim hayat sermayemdendir. Lakin bu topluma bir saat kaybettirmenin bedeli 76 milyon saat eder. Aylardır altına girdiğin vebalin farkında mısın?

Gençler ilgi bekliyor, ufuk ve vizyon bekliyor sizden. Siz ise kendi zihinlerinizin karanlığının ürettiği pisliklerle onları zehirlemeye başladınız. Hiçbiriniz kötü değilsiniz ama iyilerin de kötülükler, kötü sonuçlar yayabileceğine bir ibretlik örnek oldunuz. Buna son verin! Çünkü bilebildiğim hiçbir alemin hiçbir temizleyeni, yavaş yavaş "biz de yapabiliriz" inancıyla dolmaya başlayan gençlerin ülkesi durumuna gelen koca bir topluma bu yaptığınızın vebalini temizlemeye muktedir olamaz. Uzun yıllar sonra bugünlerde koşmaya hazırlanan, ısınan bir ülkeye son birkaç ayda sebep olduklarınıza bakınca tek bir cümle içimi acıtarak hislerime tercüman oluyor: Eğer eli kanlı düşman olunsa ancak bu kadar zarar verilir.

Toparlanın, tövbeler edin, "La havle" çekin bol bol... Biz bir yolcu otobüsüyüz. Seçtiğimiz bir şoförümüz var ise, otoyolda son sürat giderken ona saldırmak, alınıyorsunuz ama ihanet değil de nedir? Otobüs, içindeki 76 milyon yolcusuyla beraber kontrolden çıkıp şarampole yuvarlandığında, uçuruma savrulduğunda mutlu mu olacaksınız? İçinde siz olmayacak mısınız? Konudan bihaber canlar, yarına hayal güden gençler, bebeler olmayacak mı? Hem de ne uğruna: Muavin yıllardır içtiğiniz gazozu, yolculara zararlı, suni ve asitli olduğu için artık ikram etmeyeceğini söyledi diye! Otobüs mola versin, otogara girsin, derdin neyse yönetime söyle. Bu kadar da mı sabrın yok? İnsan ne de sabırsızdır, düşünüp tutsun diye verilen aklı ne de fanatizmle çürütendir.

Cem TURAN