Bin hikmet-i cihan, bir zırnık kabukta
nasıl büzüşmüş?
En narin Anka tüyünün, zırhı deldiği
nerede görülmüş?
Ana şefkati ile örten toprağın
kucağında,
Mahmur tohumun mahzun kökü, şaşma ki
taşı bölmüş.
Haddini bilmez misin, söyle ey miskin
derviş!
Üç kelam duydun diye, sanma ki oldun
ermiş.
Nice mağrur nefis, sapar çıkmaza;
yalancı rağbet hatırına,
Deryada nasibinse katre, doyurmaz;
olsa da yaşın yetmiş.
Döne döne yan haline, dönen alem
içinde,
Ne durdu ki an olsun, hak bulasın
rehavete.
Dava görüldü, karar çıktı; cümleye
mübarek ola,
Ahvalin oldu hem muallim hem
talebe;miyadı, müebbete.
Bulmuş ki ehl-i ilim; yerin bir çekimi
vardır,
Buna rağmen koyvermez ağaç; dalın
semaya kaldırır.
Bu dahi ibrete kafi; sen aman,
yoruldum derken
Yer dibine girsem, yeri; Hak Cem’den çok nebata haktır.Cem TURAN
Ocak, 2001