15 Temmuz 2015 Çarşamba

ÇOK DİSİPLİNLİ HAYAT: İKİ ELİN SESİ VAR

Hayatı ve dünya arenasını bir maden ocağından farksız işletiyoruz, insanlık olarak. Elimizde bilim kürekleri kazıp durduk bunca zaman. Eskiden küçük gayretlerle büyük keşifler yapabiliyorduk, sıkı mesafeler alabiliyorduk tek başımıza.

Gün be gün derinlere daldık: Kazdık, kazdık, bulduklarımızı birbirine çatarak farkındalığımızı artırmaya, yaşam kurgusunun arkasındaki tasarımı ve tasarımcıyı anlamaya çalıştık. Dengeli bir şekilde, tutunarak gidenler her bulduklarıyla biraz daha hayranlık duydular bu müthiş düzene, biraz daha tesadüflere yer olmadığını gördüler.


Kimilerinin ayakları kaydı; kah derin çukurlarda yitip gittiler kah grizu patlaması sonucu yok oldular. Bilim küreğini kullanmanın da bir yolu ve yordamı var elbet; dikkatli olmak gerek.

Gel zaman git zaman, o kadar derinlere ulaştıki hakikat madenciliğimiz; bugün öyle sıradan kürekle birşeyler çıkarmak neredeyse imkansızlaşmaya başladı. Bunun için farklı türdeki bilim kürekleri birbirine montajlanarak, çoklu mekanizmalarla daha derin kazılara girildi ki buna çok disiplinli (multidisipliner) çalışma diyoruz.

Diğer bir ifade ile; farklı bilimsel alanlar güçlerini birleştirerek tek başına delinemeyen kayaları delmeye, daha da derinlere ulaşmaya başladılar. Bir düşünür bu önemli evrenin altını şu şekilde çiziyor: "İnsanlık tarihi boyunca yapılan en önemli icat, birlikte çalışma becerisinin kazanılmasıdır."

Çok disiplinli çalışmaların yapıldığı alanlarda kazılar hız kazandı ve ortaya umulmadık miktarlarda büyük cevherler çıkarıldı. O kadar büyüklerdi ki buna "büyük veri" (big data) adını verdiler ve halen bunları ne yapacağını, nasıl anlamlı ve medeniyete yön verir halde işleyebileceğini tartışıyor insanlık. 

Riskli paragrafı sona sakladım. Şimdi sıkı durun. Malzemesinin insan olması ve geniş kitleleri ilgilendirmeleri nedeniyle en büyük veri dağları üzerinde oturan ve bu nedenle en fazla bilişim ve enformatik gibi alanların desteğine ihtiyaç duyan iki alandaki enteresanlık hep dikkatimi çekiyor. Bu alan mensupları her nedense, başkalarıyla çalışmaktan haz etmiyorlar ve bu tür farklı disiplinlerin alanları hakkındaki tasarruflarını bir tür mütecaviz girişim olarak görüyorlar. Bunlardan birisi Tıp, diğeri ise İlahiyat.

İkisi de istisnaları ayrı olmak üzere, tek kürekle kazmayı her şeye rağmen yeğliyor, görünüyorlar. Oysa günümüzün problemleri tek önlüğün örtemeyeceği kadar büyük, tek kürekle bitirilemeyecek kadar devasa ve yoğun. 


Daha da garibi; kimi tıp insanı sözüne muhalefet edeni sağlıksızlıkla ve ölümle, kimi ilahiyatçı ise kendisine uymayanı günaha girip cehennemi boylamakla adeta tehdit ediyor. 

En çok lafını ettiğim "sosyal genetik" ifadesini burada kullanmak durumundayım. Çünkü geçen asırlar içerisinde insanların bu tehditlerden olacak en fazla çekindiği ve korkuyla karışık saygılı oldukları iki meslek de bu alana aittir. Bu durum, sosyal genetiğimize işlemiştir. Toplumumuzda hangi branşta olursa olsun, doktorlar da din görevlileri de "hoca" olarak anılır ve saygı gösterisinde bulunulur.
Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder