2 Nisan 2015 Perşembe

BEN DE DİNAZORUM

2014 Verilerine göre; 181 üniversitede 5.5 milyon öğrenciye dayandı yüksek öğretim. Korkarım, bu yoğun üniversiteleşme ve mevcutlardaki yüksek kapasite artışı hazmedilinceye, altyapı oluşuncaya kadar bir süre geçecek ve o boşluk bataklıklar üretiyor, üzerinde sinekler üşüşen.

Niyeti okumak olmaktan uzaklaşmış nicesi, pankart bekçiliği yapıyor üniversitelerde. Sabahtan akşama dumanaltı olup aynı yola düşen kaderdaşlarından aldığı güçle hadleri aşıyorlar çoğu kez.

Böylesini tutup kolundan atmak da gerekmez, hemen öğretim özgürlüğünden dem vurmayın, ne olursa olsun hiçbir insan dışlanmayı hak etmez çünkü şifa sarılmadadır, sarmada, kucaklamadadır. Lâkin başta tutup kolundan, yoldan geçen herkesi üniversiteye almak büyük hata. Asıl böylesine üniversitede yer işgal ettirmek, gözü okumada olup bin nedenle kapıdan girememiş olanın öğretim özgürlüğünü vermemek değil mi?


Kızamıyorum: Eğitim ve erdem kazandırmak süreçlerinden bihaber, kağıt okumakla meşgulken, öğrenciyi kağıda döktüklerinden ibaret hatmediciler olarak gören hocalar, ağacın yaş olduğu demlerde düzeltmeye yeltenmemiş aileler var iken neyi gösterip de neye kızıyorsun, demezler mi? 

İnsan cehalet güvesiyle düşüp kalkınca kemireni çok olur; biri yapamazsa diğeri attığı trollere düşürüp birer ikişer çeker kendisine. 

Sonra da kapısında otobüslerle polis bekleyen yerler olur üniversiteler, insanların içine vicdan ve erdemlilik polisi dikememişliği telafi için.

Sonuç; üniversitelere kamp kurmuş militan öğrenciler, diplomalı suçlular, müptelalar, 
beyinleri yıkanıp topluma düşman yapılan bilinçler...

Bu şartlar altında, okumaya niyeti olmayana okuldan el çektirip, niyeti ciddi olan öğrencilere yer açılsa, öğrenim hakkı elden alınmış mı olur? Bu sorunun yanıtını verecek dirayette kimseleri görmemem beni çok düşündürüyor. 

Ah be güzel devletçiğim benim. Üniversite mezunu sayısını attırıp AB'li George'a sözümü tutacağım diye üniversiteleri diploma matbaası, meslek edindirme kursu durumuna düşürmen niye?

Diplomalı teröristleri de üretmiyor muyuz biz? Cüppe de geçirir sırtına, master da yapar icabında. Oysa bir toplum için en tehlikesi, insani değerlerden yoksunluk halinde kazanılan ehliyetlerdir. 

Ehliyeti olan ama trafik kurallarını yok sayan bir şoförün arabasına, kelle koltukta kim binmek ister? Kopya çekmeyi sıradan gören kimse için ezberledikleri semeri kitap yüklü bir katır yapabilir kendisini ama yüreği değer yüklü bir insan yapmaz. 


Bakın etrafınıza; rüşvetçisinden adam kayırıcısına, ihale yolsuzcusundan ideoloji satan hukukçuya, eli silahlı teröristten her yere sızan bilmemkimcigillere, insanların inançlarını sömürenlerden şovmenliği hipokrat yeminine değişen doktorlara kadar her yerdeler. Geçenlerde tıp alanında önemli bir profesör isimden bizzat dinledim; kendi hocası olan bir başka profesörün akademik yayın sayısı koskoca bir sıfır ama olmuş profesör işte ve keşke tek numune olsaydı bu. 

Bunları kim türetti diyen, en yakın aynada bir portresine baksın çünkü biz yaptık, toplum ve onun organizasyonu olan devlet. Kimileri yaptı etti kimileri göz yumdu, sükût etti ama hepimiz etti hem de ne içine etti...

Niceliklerin yer aldığı sayı dolup taşan öğretim raporlarıyla kendimizi tatmin ederken ya nitelikleri ne yaptık biz? Okula kaydolan kafa sayısı ile gururlanırken o kafaların içine bu topluma motor olabilecek, aydınlık katacak ne ektik diye soran, beri gelsin. 

Miş gibi yapmaya bayılıyoruz biz: Bunlar üniversiteymiş, içindekiler bilim için yanıp tutuşan öğrenci ve akademisyenlermiş, öyle mi?

E iyi, ben de dinazorum ama aydınlığa hasret bir dinazor.

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder