18 Nisan 2015 Cumartesi

TEMBELLİĞİN GÖLGESİNDE ÖĞRETMEN VE EBEVEYNLER

Kültürümüze sızmış ve yetişkinler arasında su götürmez tembelliğin adeta bayrağı olmuş, söyleyenin ağzına biber sürülmesi farz olan, hastalıklı deyimlerimizdendir; "ununu eleyip eleğini asmak" veya "bizden geçmiş" olmak...

Gerçekten öyle olduğunu düşünen için yaşam son bulmuş demektir, en yakın asri mezarlıkta bulduğu ilk çukura bırakıversin kendini.



Yok eğer, kendisine başka herşeyden önce yapılan  "Oku!" davetinin gereğini yaşamak niyetindeyse insan; nefes aldığı her anı, kusurlarını doğruya dönüştürmek, eksiklerini tamamlamak, kendini değerce (önemce değil) aşmak ve bu sürecin bakiyesi olarak üreyen aydınlıkla insanların ışık görmeyen, loş kuytuluklarını aydınlatmak, oralardan yansıyanlarla da yeniden dolmak döngüsünü yaşamak için fırsat kabul etmeli.

Yazdığım on sosyal yazıdan altısı ya öğretmen ya anne baba konulu. Neden? Çünkü hata, fire affetmeyecek çok özel ve sorumluluğun en büyüğünü gerektiren uğraşılar da ondan. O kadar çok uğraşıyorumki işinin sırrına erememiş öğretmenlerle, çoğunlukla benim de o camiadan olduğum düşünülüyor ama değilim. Tahammül edemiyorum, "ben yeterince doldum" havalarındaki ebeveyn ve eğitmen olamamış öğretmenlere. Oysa hep birlikte bilgeliğe giden ve son nefeste biten bir yolculuğun yolcularıyız.


Çocuk ancak gölgeliğine sığındığı ağaçtan beslenen bir fidandır. Ancak öyle ağaçlar vardır ki; endamı görülür lakin içi kurtlarca kemirilmiş, koftur ve fakat kimseler görmez.

Mademki nefes alıp veriyoruz, o nefesin hakkını vermek durumundayız. Mademki annelik babalığa veya öğretmenliğe soyunduk, o işin de hakkını vermek durumundayız. Bunların mazereti yok, daha iyisi için çaba göstermek durumundayız.

Cem Turan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder