22 Ağustos 2015 Cumartesi

İŞTE BENİM ÖZETİM

Yakam kırmızı kurdele asıp, okuma ve yazmayı öğrenmemle başladı yazı serüvenim. Aradan geçen 30 yılı aşkın süredir de kesintisiz devam ediyorum. Yazmayı öğrendiğim yılları hatırlıyorum: Dünyanın gelmiş geçmiş bütün olaylarını boncukların dizildiği ip gibi; kitaplar karıştırarak öğrenip tarih sırasına göre bir defterde tutmaya çalışıyordum.

Bunun kronoloji olduğunu nice zaman sonra öğrendim ve hiçbir zaman tüm olayları yazıp da bir gün "tamam, bitti; hepsi bu kadar!" diyemeyeceğimin. Ve bir de tarihi de çok sevdiğimin; geleceğin izlerini geçmişte aramanın benim için ne denli önemli olduğunun da ilk kez o zamanlar farkına vardım.

Lise çağlarında bir mesleki eğilim ve yetenek testine girdim. Ben oldum olası aşık olduğum bilgisayar bilimleri ile ilgili bana şevk verecek, "sizden iyi mühendis çıkar" falan gibi içimin yağlarını eriten bir sonuç beklerken elime ulaşan mektupla şaşırdım. Kağıtta tek bir cümle yazıyordu: "Sizden iyi bir tarih profesörü olur, devam edin."

Açık denizde köpek balığı görmüş gibi, bu öngörmediğim akıbetten can havliyle uzaklaşıp, oldukça zorlu ve sıradışı geçen yıllar sonunda nihayet bilgisayar mühendisi olabildim.

Ama korkarım, bilimi çok sevdim. Bilgisayarı da insan beyninin işlevsel bir modeli olarak gördüm. Bu beni psikoloji, felsefe, nöroloji başta olmak üzere tıp, ilahiyat, sosyoloji gibi pek çok alt bilime de itti ve aşina kıldı. Ve hepsinden kötüsü tarihi de halen seviyorum ve özellikle bilim tarihini. Geçmişin zorlukları içinden çıkan başarı hikayelerini bugünün genç insanlarına anlatarak şevk vermeye, inovasyon üretmek konusunda özgüven kazandırmaya çalışıyorum elimden geldiğince.

Tüm bu yaptıklarımla, İbn-i Sina'nın şu sözünü tersine çevirmeye, gideni geri çağırmaya çalışıyorum: "İlim ve sanat, takdir görmediği toprakları terk eder."

Bu nedenle yazıyorum oraya buraya, seminerler veriyorum. Bunlar için, işimden artakalan önemli bir mesai ve güç harcıyorum. Yazılarımı genellikle tüm şehir uykudayken yazıyorum. "Düş yat, keyfine bak; memleketi sen mi kurtaracan?" diyenlere cevabım olsun ki;  bunu bugünün koşullarında bir ulvi görev, bir misyon, kimi şekilcilerin uluorta her yerde kullandıkları ifadeyle; gericiliğe ve tembelliğe, yaradılışa aykırılığa karşı bir cihad olarak görüyorum.

İnsan çok özel bir canlı ve ürettikleri de öyle. Günümüzde özgürlük kavramının bilimsel ve teknolojik üretkenlikle ifade edilebileceğine inanıyorum. Bu nedenle de davet edildiğim her yerde ya da yazdığım her satırda insanları sormaya, soruşturmaya, tembelliği bırakıp farkındalığa doğru yol almaya teşvik etmeye çalışıyorum.

Bilim insanı olmak bir memuriyet sıfatı değildir, inancıma göre. Gerçek bilim sokakta ve sokağa çıkmalı bundan ötürü. Ve insanı şekillendiren temel güç çevre; epigenetik. Bu nedenle bugünün ve yarının insanlarının mahalli yaşam şekillerini, çevrelerindeki koşulları, hayata bakışlarını bilimi özümseyebilecekleri bir sinerji üretecine dönüştürmek gerekiyor. Tüketen bir toplumdan üreten bir toplum olma fazına terfi etmek gerekiyor. Herşeyden önce her insanın dünyaya geliş nedenine kendince makul bir yanıtı, arayıp bulması gerekiyor... Aksi halde insanı diğer canlılardan ayıran, ne özelliği kalır? Bilim arayıp bulma sanatıdır, bana göre ve her yerdedir, bir yaşam şeklidir. Mesai bittiğinde çıkarılıp askıya asılacak bir elbise değildir.

Öğretimle eğitimin bambaşka eylemler olduğuna inanıyorum. Eğitimsiz bir öğretinin anlam ifade etmeyeceğini bilakis; insanlık için tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini düşünüyorum. Etik ve ahlak kurallarını önemsiyorum. Gerçek bilimsel yaşam için eğitimin kaçınılmaz olduğuna inanıyorum...

İşte bunlardır; karşınızdaki beni ben yapan temel dinamikler. Bu yolda geldim bunca yıl ve yine aynı yolda devam etmek azmindeyim. Dilerimki bir gün bu yol üzere de can emanetimi vereceğim. 

Bu uğurdaki her aktivitenizde ve çalışmanızda, yeni dönemde de ben ve Türkiye koşullarında Don Kişot'luktan farksız olan bu inancıma ortak arkadaşlarımla aranızda olmak, gücüm nispetinde güç vermek ve sizlerden moral güç almak en büyük dileğimdir.

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder