28 Haziran 2015 Pazar

İÇERİK SAĞLAYICIYIZ HER BİRİMİZ, PEKİ AMA BEN NİYE?

Yaklaşık bir yıldan beridir, elimden geldiğince iyi bir içerik sağlayıcı olmaya çalışıyorum.

İçerik sağlayıcılığı bilişim hukukunda yer bulan ve ürettiğimiz içerikle üstlendiğimiz rolü ifade eden teknik ve hukuki bir kavram. Dolayısıyla sizler de kendinizden bir takım çalışmalar üreterek, hiçbir zaman doymayacağa benzeyen internet denen canavarın midesine attığınızda bir içerik sağlayıcısısınız ve kanunen o sınıfta değerlendirilirsiniz.

Bu teknik girizgahtan sonra bana geri döneyim: Özellikle iki üç yıl öncesine kadar ateş püskürdüğüm bu tip elektronik paylaşım platformlarına son zamanlarda bu denli kararlılıkla içerik yazmam bir tezat gibi görünse de temel olarak şu amaca hizmet etmeyi amaçlıyordum:

Tüylerimi her duyduğumda diken diken eden "sosyal medya" lakırdısını mademki değiştirmeye muktedir değilim, hiç olmazsa daha az zararlı, daha az ömür kemirgeni, daha sosyalliğe yakın bir hale dönüştürebilir miyim diye bir arayışla yazılarımdan herkese uygun olan kimilerini paylaşmaya başladım buralardan.

Biraz nahoş bir durum: Çocuğu fastfood'a dadanmış anne babanın bir umut, hiç olmazsa zararını azaltayım diye; hamburger ekmeğinin içine kapuska koyması gibi bir şey bu. Ama olsun, pişman değilim ve eylemlerim devam edecek gücüm ve zamanım nispetinde. Olaki özellikle gençler arasından birilerinin yalayıp yuttukları sayısız sanal abur cuburun yanında, bazılarının dikkatini cezbeder ve başka bir açıdan da hayatı ve karşımıza çıkardıklarını irdelemeye cesaret verirler. İşte o zaman, geceleri yazıp gündüzleri aralarda attığım, benim için gerçekten önemli bir ek mesai oluşturan bu gayretimin boşa gitmediğinin huzurunu duyacağım.

Yine başkalarının teşvikiyle, pek de aklımda yokken 2014'te açtığım blog sayfamda da (
http://turancem.blogspot.com) sosyal yazılarımı daha derli toplu olarak biriktirmeye başladım bu süreç içinde. Bunları daha çok kendime not düşüyorum, daha sonraki çalışmalarda anımsamak için. Okuyucu istatistiklerini aylar sonra ilk kez kontrol ettiğimde 1o binin üzerinde kişinin bu tatsız tuzsuz yazıları okuduğunu öğrendim. Mutlu muyum, elbette. Günümüzün her birinde birkaç yüz tane basarak "bilmem kaçıncı baskı" diyerek fotojenik gözükmek için zırt pırt baskı yenileyen kitaplarına göreceyle, benim için önemli bir teveccüh. Dilimin, metin uzunluklarının, irdelediğim konuların zaman zaman ağır ve kolay anlaşılır olamadığının bilincindeyim. Bu benim tercihim değil ama kendimi bildim bileli üzerime yapışık bir ifade üslubu. Tüm bunları göz önüne aldığımda okuyanlara, kendilerini aşmak üzere zorlayanlara müteşekkirim.

Siz ne dersiniz? Belki de beyhude bir düşüncedir benimkisi, bir zaman ve güç kaybı. Bırakmalıyım o halde buralardan yazmayı belki de. Ama bir yerlerde bir tek taze beyin dahi takip ediyorsa, yazmaya devam etmeyi umuyorum.
 
Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder