11 Haziran 2015 Perşembe

DEĞER KATANLAR, MEZAR KAZANLAR

Doğan Hoca'dan çok önemli bir tespit:

"Güçlü insan yaratıcı ve üretkendir. Ve herkesin, toplumun, kurumların, işadamlarının, devlet yönetiminin bu tür insanlara gereksinimi vardır. Çocuğunuz, kurnaz ve açıkgöz biri olacağına, başkalarının hakkını yemeden üreten ve kazanan biri olsun."


Toplum ve onun öğreteni olan hanımlar, son 20 yılda önemli bir olumsuz mutasyona uğradı. Kadın estetik, sanat, hayal ürünü değerler üretmeyi bırakarak masküler fazda alan kapmaya giriştiler. Yapılan bir bilimsel çalışma bunu tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Sonuç eminim birçoğunuzu şaşırtacak. Türkiye'de feminizm denen ve toplumları çürüten, batı kaynaklı zehirin en çok enjekte edildiği ortamlar yatılı kız Kuran kursları çıkmış. Buradaki hoca hanımefendiler, Kuran'dan önce nedense masum kızların kafasını erkek düşmanlığı, ondan rol çalma hırsı ile yükleyip beyinlerini yıkarken soyut üretkenliklerini, çok kıymetli hayal güçlerini, toplumu besleyecek olan sevgi üreteçlerini ellerinden alıyorlar. Kadının asıl uzmanlık alanı olan gerçek duyguları alıp yerine emitasyon, dizi film sahnelerini veya batılı koyuyorlar. Bunun maalesef kötü örneklerine ben de şahit oldum.

Ve bir ülke tarihi için kısa sayılabilecek bir iki on yılda bu denli yozlaşmaya uğramış olmamızın, yakamıza kene gibi yapışan terörden çıkar için herşey mübah bilen ahlaksızların çoğalmasına, çocuk oyuncağına dönen evlilik ve boşanmalara kadar kadar her alandaki olumsuzlukların en temel nedeni de budur: Kadın ve erkek beşeriyeti meydana getiren ve birbirini tamamlayan elmanın iki yarısıdır, birbirilerinin rakip veya düşmanı değil.

Geriye dönüp şöyle bir bakın: Selçuklu motiflerinden kilim desenlerine, Safranbolu evlerinin enfes oyma figürlerinden taşa dantel havası veren Valide Sultan camii yontularına kadar; mıh gibi çakılarak abideleşen ve zamanla alay eden, bugünün insanın fikri ve değer üretim fukaralığı içinde yitip gitmesinden sonra da kalacak olan ne varsa tarz ve özgünlük adına, bilmelisinizki kadınların eseridir.

Düşünün bir kere: Ucu çengel gibi bükülmüş bir tel parçası, adına tığ deniyor. Siz sadece onu ve ipi kullanarak her biri müzede koruma altına alınmaya değer, dünyada sadece bir tane olan, sabırla örülen ne müthiş şaheserler türetebiliyorsunuz. Bir tezgahta, sıradan iplerle; felsefesi ilmek ilmek, sırlı bir destan gibi okunabilecek ne kilimler, halılar dokuyabiliyorsunuz. Elde bir kalem ve kağıt, nice güzellikleri sabırla resmedebiliyorsunuz. Artık kumaş parçalarından, tahtalardan ne harikulade panolar yapabiliyorsunuz. Bunları yapan da çocuklarına öğreten de annelerdi ve o çocukluktan gelen erkekler devam ettirirlerdi. Güzeli, emeği, sabrı, sanatı öğretendir, kadınlar.

Samimi olun, şimdi dönüp bakın: Antep'te dahi Antep işi denilen işi bilen kaç kızımız kaldı? Urfa'nın bakırcıları zamanenin teveccühsüzlüğünden bir bir kapanıyor. Kim uğraşır, Kastamonu'da ağaç oymacılığı ile? Sivas'ta boynuzdan, ahşaptan el işi çakı, bıçak, kalem, ağızlık, süs eşyası yapan koca koca çarşılar dolusu sanatkar vardı, en son gittiğimde yıkıldım: Ne çarşısı, bir iki tane dükkan ya var ya yok.

Neden?

Bunlara takılma, bas telefonun flaşına. Hey Corç versene borç, olmaz dostum bende de yok. Hızlı yaşa genç öl de cesedin güzel olsun. Abla deme bana bozulurum, abi dersen üleşelim. Gelemem bu kadar yokuşa, hadi kanka bas gaza. Veririz kaç paraysa, yapma bana trip; kendi yapacakmış dinazor, ne garip...

Kusura bakmayın, darlık veriyor bana Doğan Hoca'nın söylediği üretkenlikten yoksun insanlar, değer üretmek gibi bir gayesi bulunmayanlar.

Kimileri yaşayanlar ve yaşatanlar; kimileri ise sadece mezarlarını kazanlar.

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder