28 Haziran 2015 Pazar

HUKUK DENEN, BU OLMASA GEREK

 Eğer insanlık oldu olalı, pişirilen yemek gibi olgunlaşan bir değer ise hukuk,

Ama hala mekana, muhataplarına, güce, erke, maddeye, konjonktüre, zamana göre değişiyorsa...

Halen çiğdir; pişmemiştir; insanoğlu pişirememiş demektir o yemeği.

 Biri parmağına iğne battı diye kıyamet koparıyorken; diğerleri umuda kaçarken, tepeleme yığıldıkları tekneler alabora olduğunda bile umursanmıyorsa...

Biri bilmem neredeki güvensizlikten vatandaşını kaçırmak için diplomasiyi, milyarlık uçakları seferber ederken diğerinin insanlarına sivrisinek kadar kıymet vermeden ölüm kusuyorsa...

 Biri sabaha bugün de "kimlere ne satsak, kimin elindeki neyi alsak" diye başlıyorken, maddenin zirvesine oturmuşken diğer dünyada insanlar "bugün kimimiz sağ kalacak" endişesi yaşıyorsa...

Birilerinin vücutlarının çevresi; fazla içmekten ve yemekten dairenin çevresi formülü ile hesaplanırken , diğer tarafta bazı insanlar silik birer çizgi gibi açlıktan yıkılıyorsa...

Bir tarafın vakti çok değerli, diğer tarafın yaşamı puldan farksız ise...

Hala inanan insandan korkacak kadar ödlek zalimler varsa ve onlar borularını, canlar pahasına diledikleri gibi öttürebiliyorlarsa...

 Halen insanlar inançlarına, geleneklerine, ırk, kültürlerine göre ayrıştırılıyor, dünya gündeminden hiç düşmeyen bir sorun olarak görülüyorsa ve ırkçılık hortlayıp duruyorsa...

Üzerinde "Birleşmiş Milletler" yazan bir tabelanın altında, dünyanın sorumluluğunu taşıyan insanlar hemşehri derneklerinden farksız, kayırmacı, tarafkir, üç maymunu oynayarak dünyanın tamamındaki haksızlığın baş müsebbibi olabiliyor ise...

 Ortak insani değerler manzumesini daha da olgunlaştırmak, daha da erdemli ve insana yaraşır bir hale bürümek için kol kola çalışmak varken; halen iğrenç maddesel çıkarlar için insanlar diri diri çukurlara gömülüyor, birbirine kırdırılıyor ise...

Dünyanın bir tarafı öğretilmiş ama eğitilmemiş iken diğer tarafı inançlarının eğitim disiplinlerini taklit eden ama şuursuz ve kara cahil halde her ucuz oyuna piyon olabiliyorsa...

Bal tutan parmağını edepsizce yalıyor, diğeri ona bakakalıyor ise...

Güya kuş sütü eksik Ramazan sofralarında, beş yıldızlı restoranlarda halen israfın en büyüğü yaşanıyor, işkembeler tıklım tıkış ediliyor ve o sofralar kapalı devre, kendi topluluklarına çalışıp asıl o sofranın sahipleri olan fakirlere fukaralara kapalı tutuluyor ise...

Biri beraberinde gelen bütün sosyal sıkıntıya ve maddi yüküne rağmen, yine cehenneme dönen ve geçmişten beri hiç durulmayan Ortadoğu coğrafyasındaki azdırılmış ve azmettirilmiş, eli kanlı piyonlar savaşından kaçan milyonlarca insana kapılarını açık tutarken, anlı şanlı dünyanın süperlerinin olduğu birlikler sadece yirmi bin göçmeni aylardır kabul etmemişken, üstüne bir de her fırsatta "insanlık" ve "medeniyet" dersi vermek konusunda ukalalığı elden bırakmazlarken... 

 250 yıl önce, Marie Antoniette'nin meşhur "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" dedirten şuursuzluğu, umarsızlığı, bencilliği, tebaasından ve dünyanın geriye kalanından kopukluğu, gerçeklerden bihaberliği her şeyiyle dimdik halen ayaktaysa...

...

Hukuk diye bir kavram bu dünyaya hiç uğramamış, insanlığın varoluşundan bu yana; pişireceğim diye karıştırıp durduğu kazanın içi tam takır demektir.

Şu "muassır medeniyet" diye satılan insansı bir gerçek değil, olsa olsa ekran koruyucusu. Biri hakikati yazmak için klavyeye dokunsa, belki de ekranda kaybolacak.

Utanacak ne çok şeyi var insanın. Ama onun için de utanabilmek lazım.

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder