8 Mart 2015 Pazar

TATLI SU BALIĞININ BALİNAYLA SINAVI

Ülkemizde ekonomi makinesinin çarklarının yaklaşık yüzde 98'ini KOBİ'ler oluşturmakta. Bu oran yaklaşık 2 milyon KOBİ demek. Kayıtlara göre, bunların ancak 200 bini herhangi bir alanda üretim yapıyor. Ülkemizde bakkal dükkanı işleten limited şirketin unvanının bile ...İnşaat, Turizm, Makina, Bilgisayar... San. Ve Tic. Ltd. Şti. olduğu düşünülürse, bu rakamın da epeycesinin üretirmiş gibi yapanlardan oluştuğu söylenebilir...

Bu tablo der ki; biz üretmeyi pek sevmiyoruz, alıp üzerine kar koyup satmaya ise bayılıyoruz. Bu durum aslında büyük holdinglerden küçüklere kadar hiç değişmiyor.

Önceki gün Genç Bakış programının konuğu, Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan'dı. Diziler, maçlardan ve pek çoğunun ilgi alanına girmemesinden ötürü seyreden sayısı sınırlı olabilir ama çok önemli noktalara, beni mutlu eden atıflarda bulundu sayın bakan. Örneğin; 4G Teknolojisini bir öğretmen edasıyla anlatarak, olması gerektiği gibi yetkin bir mühendis algısıyla makamına hakim olduğunu gösterdi.

Çok önemli bir konu daha olması gerektiği gibi tariflendi programda: Takdire değer bir hizmet yürüterek yıllardır fenomenleşen, programcı Abbas Güçlü "...ne zaman yeni kadrolar açılacak, KPSS..." diye soracak oldu ki bakan "artık devleti iş kapısı olarak gören değil, kendi projeleriyle müteşebbis gençler görmek istiyoruz. Bunun için TÜBİTAK'tan bakanlıklara kadar pekçok kurum seferber edildi. Daha da ne yapmak gerekiyorsa yapacağız" yanıtını verdi.


Etrafıma baktığımda ellerinde diplomalar, sertifikalar, CV'ler sallayıp o sınav senin bu mülakat benim kendini adeta pazarlamaya çalışan gençler görüyorum. Üniversite kütüphaneleri bile kitaptan bilim öğrenmek için değil, sakin bir yerde KPSS çalışmak için gelen "araştırmacılarla" dolu. Üniversiteler de istatistikler yayınlıyor, kütüphanelerinde "araştırma yapanlara" dair, giren çıkan sayısına bakıp. İstatistikleri yanıltmak ne kadar kolay değil mi?

Velhasıl, yetişmiş insan gücümüz, KOBİ'lerimiz konusundaki istatistikler de gerçekleri söylemekten uzaklar. Belki dilleri varmıyor, asıl gerçeklerden bahsetmeye.

Anne babalar lütfen çocuklarınızı memur kişilikle, risk alamayan, ideal beslemeyen, üretmenin tadını bilmeyenler olarak beynini yıkayıp "kapı kulu askeri, emir kulu" ama "mayışlı" neferlere döndürmekten vazgeçin. Bu sıkıntıların temel nedenlerinden biri sizin çocuklarınız üzerinde zulme varan "garantici" baskınız. Bir sonraki nefesi alıp vermenin garantisi yok iken bu neyin garanticiliği?

Geriye dönün ve insanlığa ışık tutmuş, aklınıza gelen isimleri sayın ve şunun farkına varın ki onların pek çoğu "mayışlı garantici" değildiler.

Duyduğum en yaygın bahane: "Efendim, biraz çalışıp tecrübe kazanalım..." Bazen o tecrübe aleyhte bile olabilir, kötü alışkanlıklar kazandırabilir insana, iş yaşamının değersiz, rekabetçi, kuyu kazan yönü ile de aşina kılabilir.

Daha da önemlisi; günümüzde kelli felli firmalar da dahil, hemen hiçkimse ne yapacağını zaten bilmiyor, değişen şartlardan dolayı. Anlamaya ve tutunup hayatta kalmaya çalışıyorlar sadece. Kendilerinde olmayan fikirleri adeta "yürütmek" için okullarda proje yarışmaları düzenleyip duruyorlar, en büyükleri bile çünkü en değerlisini; fikri, eski kafalarla üretemiyorlar.


Tatlı su balıklarıydı, eski düzende ticaret yapan, sizin tecrübeli gördüğünüz, çalışmak için can attığınız işletmeler. Oysa okyanus geldi ve gölü yuttu. O balıklar ise şimdi, daha önce karşılarında hiç görmedikleri balinalar ve köpek balıklarına karşı yaşam mücadelesi veriyorlar. Eski tecrübeleri para etmiyor, bunun telaşındalar. Devlet aklı bile olup biteni kavrama telaşında. Devlet kapısında çalışmak artık eskisi gibi risksiz değil. Her an herşey olabiliyor.

Bu şartlar altında inanınki onlarda olmayan çok müthiş hazineler var gençlerde. Yapabilirler ama çevrelerince idealce çürütülmeseler.

Cem Turan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder