12 Mart 2015 Perşembe

DEĞERLİLER VE ÖNEMLİLER: 12 MART, İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ

Bugün 12 Mart: Mehmet Akif Ersoy’un yüreğinden çıkıp kaleminden geçerek kağıda dökülen mısraların, aruz bir şiir olmaktan çıkıp bir milletin dilden dile taşıdığı kutsal bir emanet olma mertebesine yüceldiği gün.


Gözümün önünden akıyor, olacaklar: Yine bir yerlerde salonlar süslenecek, “önemli” insanlar davet edilecek. İhtimama binaen, önemlilere verilen önemi göstermek için fiyakalı koltuklar apar topar en ön sıraya dizilecek. Önüne “protokol” diye yazılacak, “önemli” isimler için.

Gelen gelecek, belki şiirler okunacak; "günün anlam ve önemine dair" ve mutlaka süslü sözler edilecek. Onlarca yıldır klasikleşmiş şablonlar, geçtiğimiz yıl bırakıldıkları raflardan alınıp yeniden tekrar edilecek. “Mehmet Akif şöyle büyüktür, böyle iyidir...” falan filan. Velhasıl ona da “önem” bulaştırmaya çalışacaklar, kemiklerini sızlatacak sözler edecekler hızlarını alamayıp  muhtemelen, riya ile O’nu anlamış gibi yaparak. Herşey protokole uygun olacak, mikrofondan takdim edilen isimlerin sırası bile. Şekil şimal mananın önünde olmalı, çünkü gözün görebildiği odur, değil mi?

Ya sonra? Bir İstiklal Marşı’nın kabulü töreni daha böylece bitecek. Filinta görünümlü şoförler, bal dökülse yalanacak türde tozsuz, boncuk siyahı arabaları birer birer yanaştıracak kapılara. “Önemli” insanlar aheste aheste binecek ve hepsi, özel başka programları yoksa, geldikleri yerlere geri dönecek.

Salon temizlikçilere kalacak. Yerlere atılan çöplerle birlikte etrafa savruştulmuş şablon sözleri toplayacaklar. Bir dahaki sefere kullanılmak üzere yine aldıkları tozlu raflara koyacaklar. Törenleri severiz biz, ondandırki tören külliyatımız da geniştir bizim, miras gibi saklamak gerek; kaybetmek olmaz bu kadar “önemli” şeyleri.

...

Bunca “önem” içinde kendine “önem” kondurmayan, yerli yerince elinin tersiyle iten bir Mehmet Akif vardı ya, işte onun içindi bu toplantılar. Reddettikleri yüzünden, “önem” sinekleri gibi gücün öbeğine üsüşüşenlerden olmadığı için “önemsizdi”. Doğrusu tek muradı da oydu, “önemsiz ölmek”. Bundan değil mi testisi hep boştu, yarı aç yarı tok, yoksunluk ve sıkıntılar içinde bir ömrü böylece o seçmişti.

Çünkü önemsizdi; akıl ve yüreğini şekillendiren erdemleri çağının ötesinde olduğundan kimse anlamaz ve teveccüh etmezdi, bakmayın şimdi adına söylenenelere. Bizde adettendir; kör ölünce badem gözlü olur.

Kendisi de yoksunluk içinde vefat etti. Dışlanarak, küçümsenerek. Hatta cenazesi ortada kaldı, neredeyse kimse gelmedi. Bu muydu milli şair olmak? Evet, “değer bilmez” “önemliler” ülkesinde durum tam olarak budur.


Kendi gibi, yıllar sonra yoksulluktan dilenmek zorunda kalan oğlunun cenazesini de bir sokak çöplüğünde buldular, bir sabaha karşı.

Aynı şekilde torunu da benzer bir akıbete ulaştı. Milli şairin torunuydu, ya...

Akif çok önemsizdi ve hiçbir asalak, kan emici sinek kokusuna gelmezdi bundan dolayı ama fazlaca önemden gözü dönmüşlerin anlayamayacağı kadar değeri yüksekti. Tıpkı diğer, çağını aşanlar gibi, etrafında kalabalıklar olmayan, “önemsiz” fakat çok “değerli”.

Önemsiz ve çok değerlilerdi oysa; bugünü yazanlar. Onların ürettikleri bilim ile döner dünyanın çarkları. Kimisinin de görüşleri, sanatıdır bizi insan kılan, içimizi ısıtıp katılaşmaktan alıkoyan. İyi kalabilmenin ve iyilikler üretmenin kaynağıdır onlar... Onlar çok “değerlidir”.

Önemlilik bir mevsim gibidir  oysa; iki bahar arası yaşanan. Çok geçmeden yeşil sarıya döner, gür olan dalından düşer, bel eğrilir hazan gelince. Hani, şarkıda der ya; “Alkışlarla alkışlarla geçiverdi seneler, kahkahayla kahkahayla işin bitti dediler...”

Ne kadar doğru; her dalga kumsala vurduğu gibi çekilir, bakmayın foşurtusuna. Geride ise kalıcı olan sadece değerlilerdir.

Hayat önemlilerle değerlilerin çekişmesine bile sahne olmaz. Çünkü değer bakidir, önem geçici. Değerin sabredilmesi gereken dünya engeli ise fukaralıktır, çoğu kez.

Sana, değerine layık önem veremediğimiz için özür dilerim Mehmet Akif. Sen bunca yıl sonra bile “önemlileri” salonlara dolduruyor, hala kendinden bahsettiriyorsun. İşte budur değerin gücü.

İstiklal Marşımız'ın kabulünün yıldönümü kutlu olsun.

Cem TURAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder