3 Mart 2015 Salı

GÜNLÜK SÜTLER VE İNSANIN HIRSI

Malumunuz; çok uzun süredir mahrum kaldığımız günlük sütler, kamu yetkililerinin çağrısı ve teşviki ile bir zamandan beri yine market raflarında yerlerini aldılar. Ben gibi şehirlerde gözünü açanlar, geçmişte günlük sütün bakkal ve bugüne göre bakkal sayılabilecek ölçekteki marketlerine her sabah düzenli olarak, kasalarla bırakıldığını hatırlayacaklardır. İnsanın içinde bir yerlerde gizlediği limitsiz kazanç hırsı ve bunun için her şeyi mübah kılan göz dönmüşlüğünün henüz ayyuka çıkmadığı, o mesut günleri özlemle anan bir kişi İstanbullu olarak günlük süt kavramından da anladığım sadece buydu: Günübirlik gelen süt! Sütün bakkalımıza gelmesini beklediğim sabahları, daha dün gibi hatırlıyorum. Artık maalesef üretilmediği için rahatça söyleyebileceğim bir günlük süt markası da Gülüm Süt idi, örneğin.

Günlük süt döndü dönmesine ama ilk zamanlar hevesle almaya başladığım "günlük" sütlerin üzerinde yazan miyad; son kullanma tarihine kadar olan ömrüne baktığımda
üç dört günlük süreler dikkatimi çekti. "Olsun" deyip "günlük" niyetine alıverdik.


Depozitolu şişelerle uğraşmak yerine çoğu plastik veya plastik karışımlı kaplara konan "günlük" sütlerin geri dönüşünden bu yana geçen kısa süre sonrasında gelinen aşamasına yönelik geçen günlerdeki bir tespitim, tam bir sükut-u hayale uğrattı beni.

Gözünü sevdiğim, yurdumun sanayicisi daha fazla "günlük" oyununa mutedil çizgisinde devam edemeyerek, sanıyorum yine kadrolu gıda mühendislerinin ve kimyagerlerinin cadı kazanlarından çıkan kimyevi iksirlerle üzerinde halen "günlük" yazan sütlerinin kullanım sürelerine 10 günü aşırtmayı başarmışlardı. Siz de alıcı gözle, ilk market deneyiminizde kontrollerinizi yapın, bakalım hak verecek misiniz.

Daha uzun raf ömrü heyecan verici, kazanç için her yola girmekte engel görmeyen tacirler için. Toplum sağlığı, bebe çocuğa merhamet, hak getire. Eğer endişelerimde haklıysam, korkarım çok daha tehlikeli bir boyutun eşiğine gelinmiş olacak sütte. Kutu sütler hiç olmazsa bir miktar frigofrik ambalajların da etkisiyle korunurken ya da öyle olmasını saf saf umarken, saf plastik, cam, karton gibi ambalaj çeşitleri içinde süre uzatımını başarmak, oldukça maharetli kimya hokkabazlıkları istiyor olmalı. Kanser ve diğer hastalıkların hortlamış olması, kimin umurunda?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı​ ve Sağlık Bakanlığı​ yine henüz sükut etmedeler , gözlerinden para hırsı fışkıran, yavaş yavaş öldüren "gıdaşör"  zümresi karşısında. Bunu yapmamalılar oysa. Ne zaman ki, tedavi giderleri SGK bütçesini zorlar, o zaman mı acaba aba altından sopanın ucunu gösterirler, tıpkı sigara örneğinde son yıllarda yapılanlar gibi.

Doğal beslenebilme, bir insanlık hakkıdır. Tıpki diğer kişisel haklar gibi; kamu yönetimleri için bu hakkı kullanabilecekleri bir çevre sunmak ve korumak, anayasal ve hayati bir görevdir. Bu görev hükümetler için bir opsiyonel şık değil, zorunluktur.
...
Bu konuların hakkından Yavuz Dizdar​ Hoca gelir ama ben yine de dikkat çekmek istiyorum. En temel gıda olan süt yerine beyaza boyanmış ucube sıvılar içirilmemeli bu toplumun miniklerine, büyüklerine. Gıda şifa olmalıdır, zehir değil. Gıda üreticisi Lokman gibi olmalıdır, katil gibi değil.

Cem Turan​

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder