24 Ekim 2014 Cuma

TEMBELLİK DE ÇALIŞKANLIK DA ÜZERİMİZE SİNEN ÇEVREDİR

 Davranış genetiğinde "damgalanmak" diye bir ifade var: Belki sizin de benzer bir tecrübeniz vardır. Kaz yavruları yumurtadan çıktıklarında anneleri gizlenir ve onun yerine belirli bir süre sizi görürlerse, muhtemelen sizi ebeveyn olarak kabul edecek ve peşinizden ayrılmayacaklardır. İşte bu durumun adıdır, damgalanmak. Özellikle gelişim çağlarında bireyin etrafında yer alan olgular, davranışlar üzerinde yoğun olarak etkilidir. Bunlar süreklilik arz ederse, "bir şeyi 40 kere söylersen olur" durumu oluşur ve kişi o hali iç aleminde normalleştirir ve benimser. 

 Pek çok kötü alışkanlığın üremesinde ve içselleştirilmesinde de bu gerçek yatar. Baştan anormal gibi görünen ne varsa, süreklilikle uygulanırsa zamanla normal olur. Kültürel değerlerin başkalarıyla ikame edilmesi, erozyonu da buna yakın bir etkiyle açıklanabilir. 


 Özetle; armut dibine düşer ve üzüm üzüme baka baka kararır. Dikkat etmenizi diliyorum; üzüm üzüme bakarak açılmıyor, kararıyor. Yani genellikle kötü olan etki, çevresel koşulların içine sinmek yoluyla yayılmada daha başarılı oluyor. Yasaklar, yapılmaması gerekenler daha bir iştah ile karşılananlar oluyor, uygun şartlar altında. 

 Tembellik ya da çalışkanlık da bundan farklı şekillenen bir mizaç ürünü değil: Yetişmekte olan bir birey etrafında silikon vadileri, projeler, inovasyonun her türlüsünü görürse Steve Jobs olur, Bill Gates olur. Onaltıncı ve onyedinci yüzyıllarda Avrupa'da olduğu gibi bilim kiliselerin ta içine girdiyse elbette bu ibadethanelerin rahiplerinden, cemaatlerinden Galileo'lar, Mendel'ler çıkar. 

 Ama çocuk gözünü, insanların kahvehane köşelerinde ömür çürütürken, loto bayileri önünde kupon doldururken, pembe dizilerin bin türlüsünün karşısında uyuşurken, bir spor olarak değil; bir fanatizm objesi olarak futbolla yatıp kalkarken, üretmeden kısa yoldan köşe dönenlerin, sözüm ona "sanatçı" diye değersiz ve topluma hiçbir değer katmayan şahsiyetlerin geçit töreni yaptığı bir ortamda açıyorsa elbette onlardan biri olması kuvvetle kaçınılmaz olur: Edison olup bir lamba uğruna, iki çubuk arasında denediği farklı türden binlerce teli üşenmeden her kopuşunda değiştirecek kadar sabır ehli olacak değil ya.


 Tembellerin ülkesinde işler genellikle rant üretimine dayalı sürer. Üretim, sanayi, kalkınma yerine usulsüz yollardan elde edilen ve zerre kadar alın teri içermeyen paralarla yeni rant öbeklerinin peşinde koşulur. Ranttan beslenen, nabız vuruşu bile değişmeyecek kadar kendini eforlu bir işe katmamış olanların sahip oldukları yaşam standartları genellikle kafasını patlatan bilim yolcularından, sanat ve zanaat ehlinden çok daha fazladır, böyle toplumlarda. Şüphesiz bu durumu da çok sık görünce, normal kabul etmeye başlar beynimiz, oysa alabildiğine anormal bir durumdur. 

 Ya siz? Ne kadar çalışkan olduğunuzu kaç kez söylesem, inanıp motive olur ve kendinize çalışkan muamelesi yapar, bir atom karıncaya dönüşürsünüz? Hayal değil, pekala olur, yeterki isteyin ve ortamınızı değiştirin.

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder