24 Kasım 2014 Pazartesi

YORUM: BİLİM TÜNELİ SERGİSİ

Geçtiğimiz hafta İstanbul'da açılan Bilim Tüneli'ni gezme imkanım oldu. Bildiğiniz Planck sabitinin fizikçi isim babasının adını taşıyan Max Plank Topluluğu tarafından tasarlanan ve bilgiye göre; şu ana kadar 18 ülkede sergilenen proje şimdi İstanbul'da bir alışveriş merkezinde Şubat ayına kadar.

Sergiyi desteklemeyeni yok; Tübitak'tan bakanlıklara, valilikten belediyelere kadar epeyce sponsoru var. Diğer bir ifadeyle; finansal kaynak sebil gibi. Yine de öğrencilerden 10, diğer ziyaretçilerden 20 TL giriş ücreti isteniyor.

Bu sergiyi Türkiye'ye birkaç aylığına taşımayı Bahçeşehir Üniversitesi akıl etmiş. Zaten baştan sona bu üniversitenin öğrencileri sergi alanında "rehber" olarak istihdam edilmiş. Her bölümün anlatanı ayrı.

Böylesine bir hikayesi olan bir sergiye gidince görmeyi umduklarım bir yana, temel tasarım öğesi; aydınlatılmış zeminli ve artistik tasarımlı panolar üzerine yapıştırılmış asetat resimler, yazılar, aralarda tek tük küçük camekanlar içerisinde küçük bazı malzemelerden oluşuyor. Sayısı bir iki ile sınırlı, dünya ve sihirli ayna gibi demolar. Hepsi bu.

Dolayısıyla rehber görevi üstlenen öğrencilere büyük görev düşüyordu, sergi başlıklarını çekici kılmak için. Ancak çocuklar maalesef etiket bilgilerinin ötesinde bilgiye sahip değiller hatta özellikle genetik, nöroenformatik gibi konularda hatalı diyebileceğim kulaktan dolma bilgileri de verdiklerini görünce ister istemez biraz "problemli" bir ziyaretçi olmanın faydalı olacağına karar verdim.



Bu sergi profesyoneller için değil elbette, olsa olsa çocuklara bilime ısındırmak için faydalı olabilecek bir metodu içeriyor: Görselleştirme. Ancak mademki harikulade etkileyicilikte teknolojik teknikler kullanılmıyor, en önemli unsur anlatım tekniği ve içeriği. Her şeyden önce kullanılan dil pedagojik olmalı. Çocuğun ve gencin dünyasına yakın, anlaşılabilir olmalı. Değil maalesef, belliki üniversitenin öğrencileri ortama olduğu gibi bırakılıverilmiş; ne detay bilgi alınabiliyor ne küçük yaşa inilebiliyor.

Elbette hiç olmamasındansa güzel gelişmeler bu tür sergiler. Özellikle iğne atsanız yere düşmeyecek kadar kalabalık olan bir alışveriş merkezinin içinde tenhalığın gizemini yaşaması da daha çok yol alınması gerektiğinin bir göstergesi.

Sonuç olarak; bu seviyede bir sergiyi hazırlayamayacak bir üniversitemiz yok bence ama ya isteyeni yok ya hayal edeni yokki böyle suni efsaneleriyle birlikte dışarıdan geliyor basit prodüksiyonlar. Oysa eski köye yeni adet getirmeye önce üniversiteler istekli olmalı.


Gidip gezmenizi şiddetle tavsiye ediyorum ve sonrasında da hayal edin, bizler daha ne güzellerini, canımız istemesi kaydıyla, yapabiliriz... Neden bu tür daimi bilimsel sergiler hatta müzeler üretmesin bölümümüz ve üniversitemiz? Kimler kaçması gereken kulaklara kar suyu kaçırabilir? Sıradanlığı elinin tersiyle itip kimler gerçekten farklı, ucu insana dokunan, bir bilim toplumu üretmeye namzet projeler üretmek isteyebilir? Niyeti olanlara yardım için ben de hazırım.

Şüphesiz: Önce hayal etmekle başlar hayat, istemekle şekillenir, gayret ile meyve verir...

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder