1 Eylül 2014 Pazartesi

AYIP OLUR

  Bir tabii varlığı çıkarıp, yaklaşık ham olarak, kendinizden hiçbir artı değer katmadan satarak şatafatlı hayatlar sürmeyi, Araplar'ın ayıpladığım bir mirasyedilik örneği olarak görürüm. Her insan ve toplumun eldeki hazır kaynaklardan arınmış bir şekilde hayata ne değer kattığını, daimi olarak sorgulaması gerektiğini düşünüyorum.


  Sadece Araplar'a özgü değildir bu, utanılası durum. Bizde de ilime, fenne başvurmadan, aklını kullanıp işleyerek misliyle kazanmak dururken, ne olduğunu ne yaptığını bile bilmeden bor madenlerini satalım diye haykıranlar, çoktur. Sayısız cana feda olan, yer altında bir yaşam sürmeye bedel, Soma gibi nice faciaların gerekçesi madenlerde çıkan, ham olarak çok da para etmemesine karşın çıkarıp öylesine sattığımız kömürün yegane kullanım alanı yakacaklık mıdır acaba? Elalem denizden içme suyu elde ederken, şu harikulade coğrafyanın rüzgarından, güneşinden, denizinden yararlanabildiğimizi, bunca oda kapılarında isimleri yazılı akademisyen stoğumuza rağmen, bilimin gözüyle bakıp söyleyebilecek kimse var mı?

  Hayatım boyunca yeterince mirasyedi miskin kardeş hikayelerine tanık oldum civarımda. Göz açıp kapayana kadar ganimeti satıp yer ve eskisinden bin beter ahvalde kalakalırlar, genellikle. Atalar boş yere dememiş; hazıra dağın dayanmayacağını.


  Toprak ananın verdiklerinde de benzer bir hal vardır. Hatırlıyorum; ham buğdayı satıp, dünyanın tahıl ambarı olmakla övünür, buğday ihracımızla gurur duyardık. Oysa aynı buğday dönüp dolaşıp bize misliyle bisküvi gibi işlenmiş gıda olarak geri gelirdi. Kayseri'de dokunan ham kot kumaşları yok pahasına ihraç edilip, dikilmiş ve üzerlerine bize önceden ezberletilen, statü göstergesi sandığımız markalar basılmış halde geri gelirdi. Doğrusu yanlış bir aritmetikti: Çıkan girenden çok fazlaydı. Bu ise iki yakamızın arasını giderek açan bir durum olageldi.

  Bundan yıllar önce, Birleşmiş Milletler raporlarında Türkiye'nin "petrol rezervlerini gelecekte kullanmak üzere muhafaza eden" bir ülke olarak geçmesi, tespit ettiğimde beni şaşırtan ve basiretli davranışlarından ötürü şimdiye kadarki yöneticilerimiz hakkında beni gurura sevk eden bir takdir hissinin uyanmasına neden olmuştu.

  Gerçekten öyledir değil mi? Yani şimdiye kadar olan Cumhuriyet yönetimleri ileri görüşlülükle, gelecekte yaşanması büyük olasılıkla muhtemel enerji savaşları zamanına rezervlerimizi saklamak ve o vakte kadar OPEC ülkelerinden petrol ihtiyacını karşılamak üzere bir ulvi strateji geliştirmişlerdir sizce de, değil mi? Yoksa çıkaramamak hatta farkında olmamak gibi bir durumdan ötürüyse, doğrusu çok ayıp olur.

  Öğreniyoruz... Öğrenmek, doğru yolda olmak demektir. Yeterki öğrenilen, insanlığın yararına olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder