15 Haziran 2016 Çarşamba

BAŞARILI OLMAK VE BAŞARILICI OLMAK

Tıpkı biyolojik ve fiziksel özelliklerimizin şekillenmesinde rol aldığını bildiğimiz genetik faktörler (biyogenetik) gibi insanların ve toplumların sosyal davranışlarını, alışkanlıklarını şekillendiren soyut bir genetik tablo, sosyal genetik (epigenetik) faktörler de var. Bunlar da nesilden nesile taşınarak geçiyor ve gelişiyorlar.

Bir ülkenin tepesine kimyasal silahlarla saldırıp soykırımlar yapabilirler. Hatta Japonlar'ın Hiroşima'sı gibi atom bombası da atabilirler. Büyük yıkımlar olabilir, belki de etkileri nesiller boyu sürebilir. 

Fakat sonunda geçer ve bu saldırılara uğrayan toplum eğer değerleri arasında güçlü onura da sahipse, muhtemelen şahlanarak daha da güçlü doğabilir; kül gibi görünen bozgunun ardından. Bakın Japonya'ya. O atom bombasını yemeseydi böyle bir ekonomiye sahip ve teknolojinin vatanı olarak nam salan bir ülke olur muydu dersiniz? Yoksa turistlere samuray gösterileri yapan tatlı, şirin bir ada olarak mı kalırdı?

O halde, aklı başında bir kötü yürek fiziki varlıklara saldırdığında daha da güçlü bir düşman üreteceğini bilebilir. Ancak bir toplumun sosyal varlıklarını yok etmek; belki bir hayli zaman alıcı, hatta nesiller süren ve bu yüzden kararlılık gerektiren, zorlu bir taarruzdur ama sonucu kesindir, kalıcıdır, riski yoktur.

Yabancı okullar, televizyon ve her türlü görsel ve basılı medya, şirin görünümlü sanal varlıklar ve sunucular bu amaçlara hizmet eden unsurlardır. Dilerseniz bakın çevrenize.

Eskiden şaşacağınız, ayıplayacağınız ne varsa bugün karşınıza çıktığında normal kabul edebilirsiniz. 

Siz başarıyı nasıl tanımlarsınız? Bundan yüz yıl, elli yıl öncekiyle aynı mı?

Görünmez bombaların altında, on yıllardır inim inim inlediğimizi, düşündürülmediğimizi, tembellik ve tabiyetçiliğin içine düşürüldüğümüzü, sadece bir tüketim toplumu oluşturacak şekilde yapılandırıldığımızı artık görebiliyor musunuz?


Değiştirilmiş sosyal genetiğimizin ne kadar vahim sonuçları olabildiğini anlatmaya çalışıyorum yıllardır ve gençlerin, çocukların bu zehrin dışında kalarak yeniden sağlıklı ve inovatif bir nesil oluşturmalarına hizmet etmek üzere yazıp çiziyor, seminerler üretmeye gayret ediyorum.

Bakalım hak verecek misiniz: Biz bugün geldiğimiz noktada, bir konuda çalışıp başarılı olmak yerine başarılı olana yanaşan, eteğinin altına sığınan silik, tabi olmayı tercih eden kişilikler durumuna geldik. Sonu "cı, çı, çu, çü" ile biten bunca gurubu, cemaati, görüşü başka nasıl açıklarsınız?

Bu durum bizde ne araştırma güdüsü bıraktı ne merak ne gayret. Biz bilmeyiz, ağamız bilir modunda kulların kulları.

Oysa aynı kullar, seçtikleri rehberler başarısız olsalardı; onları hain, meczup, suçlu ilan etmekten çekinmezlerdi.

Kısaca; altı oyulmuş bir buzdağı gibiyiz ve okyanusu boylamadan toparlanıp, herkesin sosyal bünyemize enjekte edilen hastalıklarla mücadele etmesi, edenlere yardım etmesi gerek.

Cem Turan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder