30 Mayıs 2015 Cumartesi

SİYASET ÜZERİNE: DİNAZORLAR LİGİNDE MAÇ KAZANMAK

Siyasete girmeyeceğim konu olarak lakin...


Yeni bir seçimin arefesindeyiz yine. İşe ulaşma güzergahım üzerinde, her metreyi neredeyse istila etmiş pankartlara göz atıyorum. Bir yandan beynim gıdıklanıyor, gülesim geliyor; diğer taraftan halen ayağımıza basan gulyabaninin nefesini hissedip, içinde bulunduğumuz ahvale hüzünleniyorum. Sloganlar film şeridi gibi gelip geçiyor önümden; araba yolda ilerledikçe:


"Öğretmen ve öğrencileri sorunsuz bir Türkiye için..."

"Kredi borçsuz (kredi kartları sıfırlanmış) insanların yaşadığı mutlu bir Türkiye için..."

"Mazotun 1 Lira olduğu bir Türkiye için..."

"Gazozun 5 kuruş olduğu bir Türkiye için..."

"İmar affı için elimden geleni yapacağım ey ahali!"

"Makam arabasız bir Türkiye için..."
...

En meşhurunu sona sakladım:

"Asgari ücretle Yeniköy'de villa alacaksın, akıllı ol!"
...


Meydan siyaset, atış serbest; at atabildiğin kadar: Ufuk, ideal, hayal, gerçekten üretme isteği yok ise geriye laf ebeliği sermayesine yüklenmek kalır, elbet.

Yazılıp çizilenler için üzülüyorum çünkü bunları göre göre genç beyinlerin zeka seviyesinin de düşmesinden endişe ediyorum. İnsan sosyal ve üzüm gibi; baka baka kararıyor pırıltılı çocuk dünyaları. 

Güncel yaşamdan en az 50 yıl sonrasını görebilen kişiler yapmalı siyaset denen işi. Nüfus cüzdanında doğum tarihi en az, bugünden 30 yıl sonrasının tarihi yazmayanın insanlara verebileceği ne olabilir? Halen 1950'lerin, köy kahvelerinde bir radyonun etrafına üşüşüp "ajans" dinleyen, bir fötrü sallamaya veya gömleğin rengine tav olan, güya onlara göre cahil cüheda insanlar gibi mi sanıyorlar bugünün toplumunu?

Ne kadar komik duruma düşüyorlar koltuk dinazorları ve en kötüsü de yaptıklarının doğru olduğunu düşünüyorlar, civarlarındaki şakşakçılara kanıp. Yine hangisine sorsanız, kesin iktidarlar. Mazaallah, bir mucize sonucu seçimi kazansalar, apışıp kalacak pek çoğu: Bir hazırlık yok aslında, en son bıraktıkları gibi bir dünya olduğunu sanıyorlar dünyanın: "Ne versek gider..."

Geçen gün bir yerde dinlemiştim: Bir jenerasyonun ömrü üç yıla düşmüş. Yani üç yıl önceki insanla üç yıl sonraki "nesil çatışması" yaşıyormuş artık. 19. Yüzyılın ilk yarısından kalma ve hiç "modifiye edilmemiş" motorla, böylesi uyduruk, içi boş, laf kalabalığından ibaret sloganlarla mı bilgi ve enformasyon çağının Türkiye'si yönetilecek?

Mazot sevdiği bir malzemedir, bizim siyasetçinin.Güya radyoları başında ajans dinleyen köylülere göz kırpmaca. Behey amca, bunlarla kıpır kıpır yeni Türkiye neslini kandırman çok zor ama bir gün olaki, görür müyüm bilmem, "iktidarı verirseniz, beş yıl sonra bu ülkenin tarlalarında mazot kullanmayan traktörler olacak", "sizi petrol şeyhlerine bağımlılıktan kurtaracak teknoloji ekiplerimizle çalışıyoruz, bize beş yıl verin", "Sizi şu şu projelerimizle dolar yükseldiği zaman alabora olan bir ekonomiden kurtaracağız", "2030'da Ay'da üs kuracağız ve Misak-ı Milli sınırlarına dahil edeceğiz. 2035'te tarifeli seferlere başlayacağız.", "Kendi uçağımızı, gemimizi, uzay araçlarımızı yapacağız", "Sağlık yatırımından anladığımız yegane şey; hasta bakmak için hastane olmayacak. İnsanlarımıza musallat olan hastalıklara savaş açacağız. Bütçenin şu kadarını kanser araştırmalarına ayırıyoruz"... kabilinden vaadlerinizi duyduğum gün, değil size oy vermek sizin için kapı kapı oy isteyip insanlara ulvi amaçlarınızı bıkmadan anlatabilirdim.

Halen bu teknoloji çağında, çarşaf çarşaf kağıtları zarflara tıkıştırıp bildiğiniz sandıklara atmak, boyalı parmaklarla gezmek kimsenin içini acıtmıyor. Bu fiziki ortam ve materyalleri, görevlileri ayarlayayım derken milyonlarca lirayı seçim masrafı olarak heba etmek, bu teknoloji ve bilim çağında israfın büyüğü değil midir?
...

Maalesef, siyasetin dinazorları halen bıkmadan usanmadan koltukları ile yapışık yaşamaya devam ediyorlar. Ne yenilgi ne toplumu ve güncel yaşamı okuyamama onları rahatsız etmiyor: Hareket yok, oturmaya devam! Kendi görüşlerinden yetişen nice genç, dinamik, inovasyon üretebilir insanlara, onlar sağ oldukça bir popo koyacak yer açmamaya and içmişler koltuklarında. Deri puntolu makamlarına öyle bir ilişmişler ki kaynaşmışlar; ayırabilene aşkolsun.

Hazır meydanı boş bulmuşken bir tane de ben atayım slogan; parayla değil ya nasıl olsa. Hem belki teveccüh gösteren olur:

"Beni seçerseniz, Asgari ücret bundan sonra Azami ücret olacak!"

Siyasetin aktörleri lafla peynir gemisi yürütemeyeceklerini anlarlar inşallah bir gün. Çünkü bugünün dünyası, daha önce karşılaşılmış türden değil. Bilinen her kavram tarumar oldu, dengeler değişiyor , yeni literatürler yazılıyor ve yerine yenileri geçiyor. Böyle bir dünyadan ayrı düşüp, dinazorgiller liginde maç kazanmanın peşinde olmak yerine, bir üst lige çıkmak için gayret bekliyor bugünün insanı.

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder