4 Ocak 2016 Pazartesi

EĞİTİM: KAPALI KABIN BASTIRDIKLARI

Herkes farklı ilgi potansiyeli, yetenek, eğilim ve farklı yapıda bilgiyle iletişime geçme hüneriyle birlikte doğar. Herkesin beyninde ilişkiler kurmak üzere kullandığı nörotik ağı, parmak izinden daha da özgün, kişiye özel bir mimaridir.

Bu farkındalıkla, şunu ifade etmemi anlayışla karşılamanızı diliyorum: İnsanı şekillendirmek üzere icat ettiğimiz eğitim ve öğretim dediğimi kavram, gaz gibi bir şey olmalı. Hiç olmazsa sıvı, o da olmadı; kum gibi bir şey olsun, razıyım. Eğitim ve öğretim girdiği kabın şeklini almalı, disiplinleri buna göre yönetilmeli. Eğitim ve öğretimin içine akarak anlamlandıracağı, özgün kabın adıdır; insan.


Bizdeki ve dünyanın pekçok yerindeki uygulamaya baktığınızda ise tam tersini görürüz: Kaskatı bir kap, bir kalıp, bir şablon olan eğitim ve öğretim sisteminin içine tıka basa her türlü insanı sokup, adeta turşu gibi fıçıya basar ve olgunlaşmasını bekleriz. İnsan yavruları eğilir, bükülür, vıcığı çıkar, test delisi olur ve herkesle aynı ebatta, bir "traşlanmış" kereste olmak üzere; ezik, süzük bir konsantre, ekstrakt olmaya çalışırlar. Nicesi ayak uyduramayıp telef olur ve kendilerini suçlarlar, zekaları bu işe yetmiyor diye. Bu konuda yine "çok bilen" pekçok psikolojik yetknlik testi vardır; onlara ne denli acınacak halde oldukları yalanını söyleyen. IQ yukarı, IQ aşağı; IQperest nesiller böyle türetilir. Sanki insan IQ'dan ibaretmiş ve en önemli varlığı IQ imiş gibi.

Şimdi ben bunu söylediğimde, yine kapalı kabın basıncı altında "yetişmiş", içlerine girdikleri şablonarın bire bir kopyası olmuş "öğretim üstadları" cümlelerine şöyle başlarlar:

- Efendim, Avrupalarda Amerikalarda biz çok gezdik; orada da işler böyle. Siz ondan daha mı iyi bileceksiniz?

Öyle ya; biz onlardan, Batı dediklerimizden daha mı iyi biliriz eğitim ve öğretim işini. Zinhar, çarpılırız. Bundan değil mi başımıza gelenler; İsviçre'den Medeni Kanun, bilmem nereden bilmem ne kanun alıp yamamadık mı bunca yıl. Üretimi bile montaj sanmıyor muyuz halen? Özgüven eksikliği bu olsa gerek.

Son yılların sakızı inovasyon: O iş önce özgüvenle ve "akıl akıldan üstündür, benim ki de bir başkasından üstün düşünceler üretebilir" demekle başlar, oysa. Hani, nerede?

Adamın birisinin kendi kendine "şöyle bir şey olsa daha iyi olur" diye kendince yaptığı programlama dilleri bugün dünyayı kasıp kavuruyor. Eğer onlar o özgüveni göstermeseydi, dünyaya mal olamazlar ve belki de halen Basic ile program yazardı nicesi.

Biraz inanç, biraz güven herkese daha iyi gelecek. Haydi, gösterin kendinizi.

Cem TURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder