15 Eylül 2015 Salı

BİR MÜHENDİSLİKTİR YAŞAM: YA YAPAN OLURSUNUZ YA SIKILAN CIVATA

Anlamak zorunda olunan şey; hayatın dünya kurgusu bitene kadar sürecek bir oyun olduğu gerçeği. Adım adım, üst üste kırıntılar koyarak ya bir sonraki evreye geçmeyi başarıveriyoruz ya da bir kendini bilmezin kuyuya attığı bir taş yüzünden deviriveriyoruz bütün dizdiklerimizi ve hadi yeniden; sil baştan...


Onlarca hatta son birkaç yüzyıldır başkalarının döşediği köprüler, yükselttiği viyadükler, stabil kıldığı yollarda gidip geliyoruz. Öyle bir alışkanlık yaptı ki bu; yol deyince de mimari deyince de hep bu gördüklerimiz aklımıza geliyor. Başkalarınca yolların geçirilmediği toprakları ulaşılmaz yerler görüyoruz. Sanki oralarda hiçbir şey yokmuş gibi yapıyoruz.

Dolayısıyla düşünmüyoruz. Bize yol yapan, teknoloji üretip ulaştıran efendilerimizin bizim için çizdiği çerçeveden yaşama bakmaya devam ediyoruz; bir adım dışına çıkmıyoruz.

Onlar tasarlıyor dünyayı, yeryüzünü; bir zamanlar el değmemiş olan nice kuytulukları ve onlar yeni rotalar çizene dek biz bekleşiyoruz.

Onlar yeni bir ilaç bulana kadar, dermanı yok diye kendimize yutturduğumuz hastalıklardan ölmeye devam ediyoruz.

Onlar daha iyi bir medeni kanun düşünene kadar, onlardan ithal ettiklerimizle utanmadan sıkılmadan birbirimize halen "vayyy, sen burada yazdığına göre medeni de değilsin." deyiveriyoruz. Aile yaşamından sosyal alanlara kadar pekçok konuyu bu fosil, asırlık kanunlarla tanzim etmekten hicap bile duymuyoruz.


Dolayısıyla aile tanımımız bile değişti son otuz yılda, başarı anlayışlarımız da. Hayattan beklediklerimiz ve üzerimize giydiklerimiz. Hepsi değişti, düşünen ve yol yapan efendilerimizin açtığı yollarla. Üzüm üzüme baktı, baktı yine baktı ve karardı...

Meğer bir mühendislikmiş yaşam ve başlıca iki rol varmış: ya yapan, tasarlayan, yön veren, üreten ya da sadece bakan. Hiç olmazsa bir civata olmak gerek, belki bir yerlere tutturulma şansı olur, yapan el tarafından.

* * *
Bir gün yazacak, mutlak "Game Over" ekranımızda,
Lakin sual olmaz "ne yaptın?" diye musalla taşımızda.
Çok çok hoca efendi soracak usulen; "Nasıl bilirdiniz?"
Tekamülen şifa niyetine; ortada yokken bir çivimiz.
* * *

Cem Turan​

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder