Fakat aynı akıbeti zamana yayan, daha çok kazanç uğruna kimyasal oyunlarını, bozuk ve içeriği bilinmez karışımları dünya genelinde insanlara "enjekte" edip adım adım ölüme ve obeziteye götürenleri "başarı hikayesi" olarak anıyor modern iş ve pazarlama kitapları.
Devletler ise bu güzel yatırımları ülkelerine çektikleri için mutlu ve gururlu. Onlar günübirlik ekonomik parametreler olarak toplumu okuyup, sonra da sosyal güvenlik sistemlerinin iki yakası kavuşmayan, yüksek sağlık giderlerinden şikayet ededursunlar aslında neden oldukları kültürel bir dünüşüm oldu: Agrasif ilerleyen, çok kötü huylu, onkolojik bir ur gibi, "fastfood" denen illet saplandı sinelere.
Ne yiyorsak, oyuz: İster gıda, ister bilgi.
İkisi de hem şifa hem zehir: Biri maddi diğeri manevi.
Tercihlerimizdir genellikle, belirleyen akıbetimizi.
Umursamazlık ise en büyük hastalık ve hepsinden tehlikeli.
Başarılı birey olmak, umursamaktır: Başarılı ebeveyn olmak, kötüden alıkoymak, korumaktır. Başarılı bilim insanı olmak ne pahasına olursa olsun, doğruyu savunmaktır, insan tarafını tutmaktır.
Ve başarılı devlet olmak ise basiretle, geleceği görmek, ekonomik tablolara üç kuruş katkı verecek diye nesillerinin batacağı bir bataklığa sinek taşımamaktır, "dur" diyebilmektir bağımlıklıklara, gerçek kültürleri toprağa gömen, ikame olan emitasyon "ticari zeka" uydurmalarına.
Devlet, marketlere ne zaman uğruyor, çarşı pazar ne zaman geziyor? Aromalı, tadlandırıcılı, koruyuculu, kimya deposu, şaibeli jelatinli, glikoz ve fruktoz şurubuna bulanmış, gıdaymış gibi duran kitle imha silahlarıyla donanmış rafların ne zaman farkına varacak? İşte o gün, insanına değer verdiğini denetim ve yaptırımları ile doğru düzgün gösterdiği vakit, gerçekten büyük ve medeni bir ülkenin devleti olacak.
İkisi de hem şifa hem zehir: Biri maddi diğeri manevi.
Tercihlerimizdir genellikle, belirleyen akıbetimizi.
Umursamazlık ise en büyük hastalık ve hepsinden tehlikeli.
Başarılı birey olmak, umursamaktır: Başarılı ebeveyn olmak, kötüden alıkoymak, korumaktır. Başarılı bilim insanı olmak ne pahasına olursa olsun, doğruyu savunmaktır, insan tarafını tutmaktır.
Ve başarılı devlet olmak ise basiretle, geleceği görmek, ekonomik tablolara üç kuruş katkı verecek diye nesillerinin batacağı bir bataklığa sinek taşımamaktır, "dur" diyebilmektir bağımlıklıklara, gerçek kültürleri toprağa gömen, ikame olan emitasyon "ticari zeka" uydurmalarına.
Devlet, marketlere ne zaman uğruyor, çarşı pazar ne zaman geziyor? Aromalı, tadlandırıcılı, koruyuculu, kimya deposu, şaibeli jelatinli, glikoz ve fruktoz şurubuna bulanmış, gıdaymış gibi duran kitle imha silahlarıyla donanmış rafların ne zaman farkına varacak? İşte o gün, insanına değer verdiğini denetim ve yaptırımları ile doğru düzgün gösterdiği vakit, gerçekten büyük ve medeni bir ülkenin devleti olacak.
Son yıllarda beni de gurura sevk eden, ısrarlı sigara bıraktırma ve yıldırma kampanyalarının ardında devletin yüksek kanser faturalarını azaltmaktan başka, insanını korumaya çalışan ulvi bir güdü var ise şayet, o güdünün beslenmenin ve kültürel varlığın her aşamasında kendini göstermesini ne de çok dilerim.
Cem Turan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder